Albay Garcia Albayın Miguelin yerini söylemesini in ikna etmeye çalışıyor



"langıcı olduğundan habersiz, sonunda üzerine baygınlık geldiğini duyumsadı, yere yığıldı ve adamlar onu çok kısa gelen bir süre için rahat bıraktılar. Çok geçmeden Alba gene Garda'nın sesini duydu, kendini tutup yerden kaldırarak bir sandalyeye götüren, üstünü başını düzeltip bluzunu düğmeleyen ellerin onun elleri olduğunu kes­ tirdi. "Aman Tanrım!" dedi Garda. "Neler yapmışlar sana! Uyar­ dımdı seni, Alba. Şimdi biraz rahatlamaya çalış; bir fincan kahve veriyorum." Alba ağlamaya başladı. Sıcak sıvı ona yeniden can vermişti ama kahvenin tadını alamıyordu, çünkü yutkunduğu zaman kah­ ve kanla karışık geliyordu ağzına. Garda fincanı tutmuş, hastaba­ kıcı gibi özenle onun ağzına götürüyordu. "Sigara İster misin?" Alba, "Tuvalete gitmek İstiyorum," dedi, şiş dudaklarının arasından her heceyi güç bela söyleyerek. "Tabii, Alba. Ben seni banyoya götürürüm, sonra da biraz dinlenirsin. Ben senin dostunum. Durumunu çok iyi anlıyorum. Seviyorsun, bu yüzden de onu korumak istiyorsun. Senin gerilla­ larla ilişkin olmadığını ben biliyorum. Ama ben böyle deyince çocuklar bana inanmıyorlar. Sen onlara Miguel'in yerini söyleye­ ne dek tatmin olmayacaklar. Aslında zaten onu kuşatmış durum­ dalar ya, elleriyle koymuş gibi biliyorlar nerede olduğunu. Ense­ leyecekler, yalnız senin gerillalarla alışverişin olmadığından emin olmak İstiyorlar. Anlıyorsun ya! Sen onu korumak için konuş­ mayı reddedersen onlar da senden kuşkulanmayı sürdürürler el­ bet. Sen onlara bilmek istedikleri şeyi söyle, ben seni evine kadar kendim götüreceğim. Söyleyeceksin, tamam, değil mi?" Alba, "Tuvalete gitmek İstiyorum," dedi gene. "Görüyorum, tıpkı deden gibi katır inatlısın. Peki. Tuvalete gidebilirsin. Biraz düşünüp taşmasın diye fırsat veriyorum sana." Bir tuvalete gittiler, Alba yanıbaşında durup kolunu tutan adamı bilmezlikten gelmez zorunda kaldı. Sonra onu gene hücre­ sine götürdüler. Kapatıldığı küçücük, boş dörtgen içinde Alba düşüncelerine açıklık getirmeye çabaladıysa da yediği dayakların acısı, susuzluğu, şakaklarını bastıran bağcık, radyonun tekdüze mırıltısı, ayak sesleri yaklaşınca kapıldığı korku, uzaklaşınca 413" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar