yoklayarak yukarılara doğru tırmandığını hissetti, sonra yüzü nün üstünde, "Seni bir güzel ısıtıp hazır edeceğim, kaltak, bak görürsün," diye fısıldayan yoğun bir soluk ve başka sesler, gülüş meler arasında, hiç bitmeyecek gibi gelen bir yolda döne döne ilerleyen kamyonet. Alba kendisini nereye götürdüklerini bilmi yordu, derken su sesi duydu ve tekerleklerin tahta üstünden geç tiğini seçti. O zaman yazgısını anladı. Üç ayaklı masayla ninesi nin oynak tuzluğunun günlerinden anımsadığı ruhları imdada ça ğırdı, olayların akışını değiştirmek yeteneğine sahip olan tüm ruhlara seslendi, gel gör ki ruhlar onu terketmiş olsalar gerekti, çünkü kamyonet yolundan dönmedi. Alba frene basıldığını, ağır kapıların gıcırdayarak açıldığını, onlar içeri geçtikten sonra arka larından kapandığını duydu. İşte o zaman besbelli doğduğu za manki yıldız cetvellerinde anneannesinin görememiş olduğu, Lu isa Mora'nınsa uçup geçici bir önseziyle algıladığı karabasanın içine adımını attı. Adamlar onun kolundan tutup aşağı indirdiler. Daha iki adım atmamıştı ki kaburgasına inen ilk yumruğu duy du, soluğu tıkanarak dizüstü yere düştü. İki adam onu koltukla rından kavrayıp uzun uzun sürüklediler. Ayaklarının altında toprak vardı sonra beton bir zeminin sert yüzünü hissetti. Birinin, "Albayım, İşte Senatör Trueba'nın torunu," dediği ni duydu. Bir başka ses, "Görüyorum," diye karşılık verdi. Alba, Esteban Garcfa'nın sesini o saat tanıdı. Onun kendisi ni, küçücük bir kız çocuğuyken alıp dizine oturttuğu o çok uzaklardaki günden beri beklemekte olduğunu Alba o dakikada anladı." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar