"soba bir gece önceden hazırlanmıştı; Dadı hala sıcacık, pespembe duran korları uyandırdı. Su ısınır süt kaynarken Dadı yemek odasına götüreceği tabakları üst üste yığdı. Sobanın üzerine bir sahan yulaf ezmesi koydu, kahveyi süzdü, ekmeği kızarttı. İki tepsi hazırladı: biri, her zaman yatakta kahvaltı eden Nfvea için, öteki de hastalığından ötürü annesinin ayrıcalığına hak kazanan Rosa için. Rosa'nın tepsisinin üzerine, kahveyi sıcak tutmak, hem de sineklerin yiyeceklerin içine düşmesini önlemek için, ra hibeler tarafından işlenmiş bir keten örtü örttü, Barrabas'ın orta da olmadığına kanı getirmek için başını avluya uzattı. Barrabas ne zaman Dadı'yı elinde kahvaltı tepsisiyle geçerken görse üstü ne atılmak huyundaydı da. Dadı köpeğin köşede bir tavukla oy namakta olduğunu gördü ve onun böyle bir an için başka bir uğ raşa dalmış olmasından yararlanarak geçmesi gereken uzun yola çıktı: evin ortasındaki mutfakta başlayan yol avlulardan, sofalar dan geçerek kızların evin öbür yanında olan odasına ulaşacaktı. Dadı Rosa'nın kapısına gelince birden bir önseziyle sarsılarak du raladı. Her zamanki gibi kapıya vurmadan içeri girdi ve o saat burnuna bir gül kokusu çarptı oysa gül mevsimi değildi. İşte Da dı başlarına umarsız bir felaket gelmiş olduğunu böylece anladı." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar