"Annesiyle ablasına Esteban Trueba kasalarla meyve, et sala murası, taze yumurta, tavuk, torba torba un, pirinç ve tahıl, ko caman köy peyniri tekerlekleri ve gerekseyebilecekleri kadar pa ra yolluyordu, çünkü parası boldu. Kulak veren herkese söyleyip durduğu gibi, çiftlik de maden de, Tanrı onları yarattığından beri ilk olarak işlemekteydiler. Esteban annesiyle ablasına dünyada ummamış oldukları bin türlü şey gönderiyordu. Gelgelelim şun ca yıldır gidip onları görmeye vakit ayıramamıştı, Kuzeye yaptı ğı yolculuklarda kentten geçerken bile. Yeni aldığı topraklarla, ilgilendiği yeni yeni iş alanlarıyla öyle haşır neşirdi ki bir yatala ğın başucunda boşa geçirecek zamanı yoktu. Hem zaten posta yoluyla haberleşiyorlardı ya. Tren yoluyla da Esteban onlara içinden gelen her şeyi yollayabiliyordu. Onları görmek gereksi nimini duymuyordu. İnsan söylemek istediği her şeyi mektupla da söyleyebilirdi, söylemek istemediklerinin dışında her şeyi. Es teban'ın söylemek istemediklerinin başında, çevresinde sanki bü yü yoluyla yerden biten piçler geliyordu. Bir kızı tarlada yere ya tırmasıyla gebe bırakması bir oluyordu sanki! Şeytanın marifeti olmalıydı bu. Böyle şaşılası bir tohum bolluğu görülmüş şey de ğildi. Esteban da piçlerden hiç değilse yarısının kendisine ait ol madığını düşünüyordu. Bu yüzden şuna karar verdi ki Panc ha'nın, kendisi gibi Esteban adını taşıyan (ve annesi ilk yattığın da kızoğlan kız olan) oğlu dışında öbürleri, kendinin olabilirdi de olmayabilirdi de. Kendinin olmadıklarını düşünmekte her za man yarar vardı. Ne zaman bir kadın kucağında yeni doğmuş bir çocukla eşikte belirse ve çocuğa adını vermesini ya da başka herhangi" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar