Esteban bir ineği dogurtturur ama inek ölür, Esteban bir genç kız ile tanışır



"korkunç ve gergin kaygı sönmeye yüz tuttu ve öfkesi durulur gi­ bi oldu. O sabah aylardan beri ilk kez gülümseyerek uyandı. İhtiyar Pedro Garda onun ahırlara doğru giderken ıslık çal­ dığını duydu ve şaşkınlıkla dudak bükerek başını salladı. O gün bütün gün efendi yeni temizlenmiş olan ve mısır eki­ mi için tasarlanan bir tarlayı sürmekle uğraştı. Sonradan Segundo Garda'yla birlikte doğurmak üzere olan, yavrusu karnında ters dönmüş bir ineğin başına gitti. Buzağıyı başaşağı çevirmek ve ba­ şı dışarı çekmek için kolunu dirseğine kadar ineğin içine sokmak zorunda kaldı. İnek gene de öldü ama Trueba sinirini bozmadı. Buzağının şişeyle beslenmesini buyurdu, bir kova suyla yıkandı ve yeniden atına bindi. Her zamanki yemek saatiydi ama o aç de­ ğildi. Acelesi de yoktu çünkü seçimini nasılsa yapmıştı. Kızı çok kereler görmüştü: sümüklü küçük erkek kardeşini kalçasına oturtmuş taşırken, omzunda bir heybe ya da başının üstünde bir su testisiyle. Onun ırmak kıyısındaki düz taşların üs­ tüne çömelerek çamaşır yıkamasını seyretmişti. Kız o rengi atmış çaputları kaba saba köylü elleriyle ovalarken ırmağın suyu esmer bacaklarının üstünden bir cila geçerdi. İri kemikliydi; ablak çizgi­ leri, esmer teni ve tatlı, dingin ifadesiyle bir Kızılderili yüzü var­ dı. O geniş, etli ağzında bütün dişleri hala duruyordu. Gülümse­ diği zaman bütün yüzü aydınlanırdı, ne var ki bu çok seyrek gö­ rünen bir şeydi. Kız ilk gençliğin güzelliğine sahipti ama Esteban bunun çarçabuk geçeceğini görebiliyordu: birçok çocuklar do­ ğurmak, dur duraksız çalışmak ve ölenlerini gömmek için doğ­ muş kadınlar böyledir. Kızın adı Pancha Garda, yaşı on beşti. Esteban Trueba onu aramaya çıktığı zaman ikindi üzeri ol­ mu�, serinlik çıkmıştı. Esteban atını otlakları birbirinden ayıran uzun yeşilliklerde ağır ağır sürerek kızı sora sora ilerledi, sonun­ da onu kulübesine giden patikada geçti. Kız mutfağın ocağında yakmak için topladığı bir çırpı yükünün altında iki büklüm ol­ muştu; yalınayak, başı eğikti. Esteban eyerin üstünde oturduğu yerden kıza baktı ve aylardır ona rahat dirlik vermeyen, aman dinlemeyen arzu içinde bir çırpıda diriliverdi. Atını eşkin süre­ rek kızın yanına vaı:dı. Kız onu duymuştu, gene de erkeklerin yanında başları eğik duran bütün köylü kadınları gibi, yukarı bakmadan yürümesini sürdürdü. Esteban eğilip onun sırtındaki yükü aldı, bir an havaya kaldırdı sonra vargücüyle yolun kenarına" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar