Esteban Clara kızar ve Geneleve gider eski bir arkadaşını orda görür



bir porselen kavanozu kırdımsa da Clara kılını kıpırdatma­ dı. Dr. Cuevas elindeki çay bardağının ardından gülümsedi, bu da tepemi büsbütün attırdı. Kapıyı çarpıp çıktım, kulübe gittim. Sarhoş oldum o gece. Biraz buna gereksinim duyduğum için, biraz da öç almak amacıyla, kentin, tarihi bir ad taşıyan en tanınmış genelevine gittim. Sırası gelmişken açıkça belirtmek İsti­ yorum ki ben orospulara düşkün bir adam değilimdir; ancak yal­ nız yaşadığım dönemlerde onlardan medet ummak zorunda kal­ mışımdır. O gün içime hangi şeytan girdi, bilemiyorum. Cla­ ra'ya sinirlenmiştim, huysuzluğum üstümdeydi, enerjim fazla ge­ liyordu, şeytan dürtmüştü. Christopher Colombus Genelevi par­ lak günler yaşıyordu o sırada. Gene de, İngiliz taşımacılık şirket­ lerinin deniz haritalarıyla turistik el kitaplarına geçtiği ve televiz­ yonda gösterildiği dönemdeki uluslararası ününe henüz kavuş­ mamıştı. Fransız provencal stili, hani eğri büğrü aslan pençeli mobilyalarla döşenmiş bir salona girdim. Burada, Paris şivesini kusursuzca öykünen yerli bir Madam beni karşıladı, fiyat listesi­ ni su gibi ezbere saydı ve özel bir dileğim olup olmadığını sordu. Ben de ona bu konudaki deneyimlerimin kuzeydeki madencile­ rin gittiği o sefil evlerle Kırmızı Fener'den öteye gitmediğini, herhangi bir genç, temiz kadının bana yeteceğini anlattım. Kadın, "Sizden hoşlandım, mösyö," dedi. "Evimizin en iyi kızını getireceğim size." Onun çağırması üzerine siyah satenler içinde genç bir kadın belirdi. Elbisesi aşırı derecede dardı ve onun o coşkun, gürbüz di­ şiliğini zor zaptediyordu. Saçını bir kulağının üstüne düşürmüştü -hiçbir zaman sevmedim bu modayıve yürüdükçe çevresine saçtığı keskin baharatlı koku havaya dağılıyordu, bir inilti gibi ıs­ rarlı. "Sizi gördüğüme sevindim, patron," dedi ve ancak o zaman onu tanıyabildim, çünkü Transite Soto'nun değişmemiş olan tek şeyi sesiydi. Elimden tutarak gömütler gibi kapalı bir odaya götürdü be­ ni. Pencerelere koyu renkli perdeler asılmıştı, yüzyıllar da geçse günışığı İçeri sızamazdı, gene de Kırmızı Fener'in o pis odalarıyla kıyaslanınca burası saray gibiydi. İşte bu odada Transito'yu ken­ di elimle soydum, saçının o berbat biçimini dağıttım ve geçen 123" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar