acıtıyor, karnım acıktı, terledim, omzumu kaşısana, daha aşağısı. Clara ondan, sağlıklı, güçlü zamanında korktuğundan daha çok korkar olmuştu. O zamanlar Esteban o İstekli erkek kokusu, ka sırga gibi sesi, amansız savaşımı, kendini beğenmişliğiyle Cla ra'nın dingin yaşantısını altüst eder, İstenciyle baskı kurardı. Cla ra'nın Öbür Dünyayla Burası arasında yürütmek İstediği oyun caklı dengeyi başına buyruk esintileriyle paramparça ederdi. Za manla Clara şimdiki Esteban'ı hor görür oldu. Kemikleri kayna yıp da biraz kıpırdayabilir duruma gelir gelmez Esteban karısını kucaklamak için karşı konulmaz bir arzu duymaya başlamıştı. Ne zaman Clara yanına gelip dursa Esteban uzanıp onu kavrı yor, hastalığın bulanıklaştırdığı kafasında onu, o eski günlerde kendisine hem yatakta hem mutfakta hizmet etmiş olan kanlı canlı köylü kadınlarla karıştırıyordu. Clara artık bu işler için ya şının geçtiği kanısındaydı. Felaketler onu ruhsallaştırmıştı; koca sına aşkla bağlı olmayışı ve yaşının ilerlemesi yüzünden de cinsel liği, kolunu budunu ağrıtan ilkel bir oyun gözüyle görür olmuş tu. Zelzele birkaç saat içinde onu şiddet, ölüm ve kabalıkla yüz yüze getirmiş, Clara benliğinin şimdiye dek kayıtsız kaldığı te mel ihtiyaçlarıyla bağlantı kurmuştu. Üç ayaklı masasıyla çay fa lı şimdi köylüleri salgın hastalık ve bozgundan korumakta hiç işe yaramıyordu; ne de toprağı kuraklıkla salyangozlardan, inekleri ayak ve ağız hastalığından, tavukları keyifsizlikten giysileri güve den, çocuklarını kimsesizlikten, kocasını ölümden ve kendi öfke sinden koruyabiliyordu. Clara yorgundu. Yalnızlık çekiyordu, kafası karışıktı. Karar verme zamanı gelip çattığında güvenebile ceği tek kişi Pedro Segundo Garcfa'ydı. Bu sessiz, sadık adam hep onun yanında, çağırsa gelebilecek kadar yakınındaydı ve ya şamını sarmış olan felaketin orta yerinde Clara'ya bir sebat daya nağı sağlıyordu. İkindi üzeri olunca Clara çok zaman onu arayıp bulur, bir bardak çay sunardı ona. Saçağın altındaki hasır sandal yelere oturarak akşam olsun da günün gerginliğini sona erdirsin diye beklerlerdi. Karanlığın yumuşacık inmesini, ilk yıldızların gökte yanıp sönmeye başlamasını seyreder, kurbağaların vırakla masını dinleyerek kendi sessizliklerini korurlardı. Konuşacak bir dolu konu, çözüm bekleyen bir sürü sorun, verilmesi gereken sa yısız karar vardı, ama sessiz geçirilen yarım saatin hak ettikleri bir ödül olduğunu ikisi de biliyorlardı. Çaylarını, hemen bitme171" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar