Esteban kahyasini kirbacliyor çünkü Marksist düşünceler ve faaliyetleri çiftlikte yapmaya başlıyor. Clara ve Blance çiftliğe dönüyor Blance çocukluk arkadaşı ile buluşuyor



hemen çalışma odasına çağırdı ve babasının gözleri önünde yılan derisi bir kırbaçla kırbaçladı. "Bu sana ilk uyarı, seni küstah İt seni!" dedi, sesini hiç yük­ seltmeden, ateş saçan gözlerle delikanlıya bakarak. "Adamlarımı rahatsız ettiğini bir daha görürsem deliğe tıkarım seni. Topra­ ğımda isyancı İstemem ben, anladın mı, çünkü buranın başında ben varım, çevreme beğendiğim İnsanları toplamak da benim hakkım. Ama seni beğenmiyorum, sen de bunu biliyorsun, bal gibi. Sana katlanıyorsam bunca yıldır bana bağlanıo hizmet eden babanın hatırı içindir, gene de sen ayağını denk alsan iyi olur, ba­ şına çok kötü şeyler gelebilir çünkü. Hadi, şimdi toz ol bakalım!" Pedro T ercero Garda babasına çok benziyordu. Teni öyle esmerdi, taştan yontulmuşa benzeyen keskin yüz çizgileri, hü­ zün dolu iri gözleri, fırça gibi dimdik kara saçları vardı, tıpkı ba­ bası gibi. Dünyada sevdiği iki kişi vardı, babası bir de efendinin kızı. Pedro T ercero efendinin kızını, ta küçücük bir çocukken, birlikte çırılçıplak yemek masasının altında uyudukları günden beri sevmişti. Onun bu yazgısından Blanca da kurtulabilmiş de­ ğildi. Ne zaman tatilde çiftliğe gitse ve o yük karmaşasıyla dolu arabaların kaldırdığı toz bulutlarının arasında Tres Marias'a var­ sa yüreği sabırsızlık ve özlemle çarpmaya başlardı; bir Afrika da­ vulu gibi. Arabadan ilk atlayan o olur, eve doğru bir koşu kopa­ rırdı ve Pedro Tercero Garcia'yı o ilk gördüğü yerde bulurdu her zaman: yalınayak, kapı eşiğinde, kapı kanadının gölgesiyle yarı gözden gizlenmiş, ayağında eski bir pantolonla, somurtuk, çekingen. Blanca'nın gelişini bekleyerek ufku tarayan gözleri ih­ tiyar bir adamın gözleri. İki çocuk birbirlerine doğru koşarak sarmaşır, öpüşür, gülerek, sevecenlikle itişir ve yerde yuvarlanıp sevinç çığlıkları kopararak birbirlerinin saçını çekerlerdi. "Yeter, küçük hanım! Bırak o partal çocuğu!" diye Dadı on­ ları ayırmaya çalışarak yaygarayı basardı. Clara, "Dadı, bırak onları," derdi, işin içyüzünü görebildiği için. "Daha çocuk onlar, birbirlerini de seviyorlar." O zaman çocuklar koşarak gidip saklanır ve uzun ayrılık ay­ ları boyunca biriktirmiş oldukları bütün konuları konuşurlardı. Pedro onun için ağaçtan yonttuğu birkaç küçük hayvanı uzatır, Blanca da ona getirdiği armağanları verirdi: çiçek gibi açılan bir Ruhlar Evi 1 45/ 10" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar