"yoktu. Esteban durduğu yerden, gece yağan yağmurla ilikleri ne dek ıslanmış olan topraktan yükselen hafif sisin arasından bü tün vadiyi görebiliyordu. Uzak dağlar kapalı gökyüzünün bulut ları ardında yitip gitmişlerdi; yalnızca yanardağın gökyüzüne çi zilen ve pısırık güneşle aydınlanan karlı doruğu tüm açıklığıyla görülebiliyordu. Esteban çevresine bakındı. Çocukluğunda, şim di anımsayabildiği o tek mutlu dönemde, babası iyiden iyiye yı kıma sürüklenip alkole ve rezilliğe teslim olmazdan önce, ikisi bu yörelerde at gezintisine çıkarlardı. Esteban yazları Tres Marf as'da oynayıp eğlendiğini anımsıyordu ama öyle eskilerde kal mıştı ki bu, neredeyse belleğinden silinmişti. 'Esteban bu yerleri de tanıyamıyordu artık. San Lucas kasabasını arayarak gözleriyle çevresini taradı ama sabahın neminde solup gitmiş olan uzak bir köyden başka bir şey göremedi. İstasyonun arkasına dolandı. Tek görevli barakasının kapısına asma kilit vurulmuştu. Bir de kurşunkalemle yazılı bir kağıt parçası sokuşturulmuş duruyordu ama öyle kirli ve silikti ki Esteban okuyamadı. Ardında trenin beyaz dumandan bir sütun bırakarak kalkıp gittiğini duydu. Ses sizliğin içinde yalnızdı. Çantalarını aldı, kasabaya giden kır yolu nun çamurlu taşları arasına daldı. On dakikadan fazla yürüdü. Bir yandan da yağmur yağmadığına şükrediyordu; çünkü yağ mur yüzünden geçit vermez bir çamur deryasına dönüşmüş olan yolda, elindeki ağır bavullarla, son derece zorlukla ilerleyebili yordu. Köye yaklaştıkça birçok bacadan duman yükseldiğini gördü, rahat bir soluk aldı; çünkü burası öyle ücre, harap bir yer di ki terk edilmiş bir hayalet-köy olmasından korkmaya başla mıştı. Köyün girişinde duraladı ama kimsecikleri görmedi. Kendi halinde kerpiç evlerin sıralandığı tek sokağa sessizlik egemendi. Esteban uykusunda geziyormuş gibi bir duyguya kapıldı. Pence resi olmayan ama kapısı açık duran ilk eve yaklaştı. Bavullarını kaldırımda bırakıp seslenerek içeri girdi. Tek ışık kaynağı kapı olduğundan içersi karanlıktı; gözlerinin alışması üç beş saniye sürdü. O zaman sıkı toprak zeminde oynamakta olan ve şimdi kocaman, şaşkın gözlerle kendine bakan iki çocukla arkada, avlu da, ellerini önlüğüne silerek ona doğru yaklaşan bir kadın seçti. Kadın onu görünce, içgüdüsel bir davranışla, alnına düşen saçını düzeltti. Esteban ona, "Merhaba," dedi, kadın da dişsizliğini giz54" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar