Ferula kardeşinden bir yanıt alamayınca bu sefer Clara ile konuşmaya çalışır ancak Clara onun bir şey demesine izin vermeden direk ona söyler.Merak etme sende bizimle birlikte yaşayacaksın



"diklerini anlayamazdı. Düğün tarihi yaklaştıkça, kendi yazgısını kendisinin saptaması gerekeceğini anlayan Ferula gözünü karart­ tı. Kardeşinin ona açık bir yanıt vermeyeceğine inanç getirince Clara'yla yalnız konuşmanın fırsatlarını kollamaya başladı. Bir cumartesi günü saat beşte buldu fırsatı: Clara'nın tek başına so­ kakta yürüdüğünü gördü. Onu Hotel Frances'de çaya çağırdı. İki kadın kremalı pastalar ve Bavyera porselenleri arasında oturdu­ lar. Geride kadınlardan oluşmuş bir topluluk yaylı sazlar için hü­ zünlü bir dörtlü çalmaktaydı. Ferula karşısındaki, on beşinde an­ cak gösteren ve bütün o suskun yılların sonucunda sesi hala akortsuz çıkan kıza bakıyor ve konuya nasıl gireceğini bilemi­ yordu. Sonsuz gibi gelen bir duralama oldu. Bu arada bir tepsi pasta yediler, ikişer bardak yasemin kokulu çay içtiler. Clara gö­ zünün üstüne düşmüş olan bir saç perçemini düzeltti, gülümse­ yerek Ferula'nın eline hafifçe parmağıyla vurdu. "Merak etme," dedi. "Bizimle oturacaksın; senle ikimiz kar­ deş gibi geçineceğiz." Ferula irkilmişti. Clara'nın, karşısındakilerin kafalarından geçenleri okuyabildiğine ilişkin söylentiler doğru mu acaba, diye düşündü. İlk tepkisi alınganlık oldu. Salt jestin güzelliği yüzün­ den öneriyi geri çevirecekti ya Clara fırsat vermedi. Eğilip onu yanağından öyle bir açık yüreklilikle öptü ki Ferula kendini tu­ tamayarak ağlamaya başladı. Tek bir damla gözyaşı bile dökme­ yeli çok zaman oluyordu. Meğer bir şefkat gösterisine nasıl da ih­ tiyaç duyuyormuş; şaşırdı. Herhangi birisi içinden gelerek ona ne zaman dokunmuştu, son olarak? Anımsayamıyordu. Uzun uzun ağladı. Clara'nın elini hiç bırakmadan içindeki eski acılar birikimini, yalnızlığı boşalttı. Clara onun burnunu silmesine yar­ dım etti. Hıçkırıkların arasında ona lokma lokma pasta yediri· yor, yudum yudum çay içiriyordu. Akşam saat sekize kadar hem ağladılar, hem konuştular; Hotel Frances'de geçirdikleri o öğle­ den sonra saatlerinde, uzun yıllar sürecek olan bir dostluk antlaş­ masını damgalamış oldular." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)


Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar