Gerçek aşk, Pedro ile Blance birbirini dusleyerek yazın gelmesini beklediler ve en son yaz geldi aşıklar her yıl olduğu gibi yine kavustular



"la, yaz geldiğinde Blanca'ya söyleyeceği şarkılar yazdı durdu. Eli­ ne geçirdiği bütün ağaç parçalarına onun yüzünü yontuyor, ma­ sum anılarını damarlarında çalkalanan fırtınadan ayıramıyordu. Kanındaki bu fırtına onun kemiklerini sanki posaya çeviriyor, sesini pesleştiriyor, yüzünde tür bitmesine neden oluyordu. Er­ kekleşmekte olan gövdesinin istemleriyle hala masum çocuk oyunlarının çeşnisini taşıyan tatlı duygularının arasında kalmıştı. İkisi de yazın gelmesini sancılı bir sabırsızlıkla beklediler. Yaz en sonunda gelip de yeniden buluştukları zaman Blanca'nın ördüğü kazak Pedro'nun başından geçmedi, çünkü aradaki aylar­ da delikanlı çocukluğunu geride bırakarak bir erkeğin cüssesini edinmişti. Pedro'nun bestelemiş olduğu tatlı şarkılar da Blan­ ca'ya gülünç geldi, çünkü o da şimdi bir kadının tutumlarıyla bir kadının ihtiyaçlarına sahipti. Pedro Tercero hala zayıftı, hala saçları dimdik, gözleri hü­ zünlüydü ama sesi, ilerde bir gün ihtilal şarkıları söylemeye baş­ layınca ona ün kazandıracak olan boğuk, ateşli bir tını kazanmış­ tı. Az konuşurdu, el içinde hoyrat ve beceriksizdi ama elleri du­ yarlı ve hünerliydi. Bir sanatçının uzun parmaklarına sahipti. Bunları at dizgini tutmak, balta sallayıp odun kesmek, saban yed� mek için nasıl kolayca kullanıyorsa yontma yapmak, gitarının tellerinden iniltiler koparmak ve resim çizmek için de aynı ko­ laylıkla kullanabiliyordu. Koskoca Tres Marfas'da efendiye karşı gelmeye cesaret edebilen tek kişi oydu. Babası Pedro Segundo bin kez söylemişti ona. Esteban'ın gözlerinin içine bakmasın, karşılık vermesin, tartışmaya girmesin diye. Onu koruma kaygı­ sıyla, aklını başına getirmek için birkaç kez temiz bir sopa da çekmişti, ama oğlu doğuştan isyancıydı. On yaşındayken Tres Marias okulundaki öğretmenin bildiği her şeyi o da biliyordu. On iki yaşına gelince kasabadaki ortaokula gitmek için direndi. Yağmur çamur demeden her sabah saat beşte o küçük, tuğla ev­ den ayrılırdı, yaya olarak ya da at sırtında. Marcos Dayının sihir­ li sandıklarındaki büyülü kitapları belki bin kez okumuştu. Ka­ sabadaki sendika örgütleyicilerinden, Peder Jose Dulce Ma­ ria'dan ödünç aldığı kitaplarla besleniyordu. Peder Dulce Maria ona Tanrı vergisi yeteneklerini geliştirmesini, düşüncelerini şar­ kıya dökmesini öğretiyordu." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Yorum Gönder

0 Yorumlar