Rosa'nin mezarı başında onunla konuşuyor ve dertlesiyorum



"sundan bile yoksun kalmıştım. Önümde uzanan yılları düşün­ düm ve onsuz yaşamaya değmeyeceğine karar verdim, çünkü onun o yeşil saçlarıyla o su perisi güzelliğine sahip bir başka ka­ dını asla bulamayacaktım. O zaman biri bana doksan küsur yaşı­ ma kadar yaşayacağımı söyleyeydi kafama bir tabanca dayayıp tetiği çekerdim. Arkadan yaklaşan bekçinin ayak seslerini duymamıştım; omzuma dokununca yerimden sıçradım. "Hangi cesaretle dokunuyorsun bana?" diye böğürdüm. Zavallı adam korkusundan geriye doğru kaykıldı. Ölü çiçek­ lerinin üstüne birkaç damla yağmur hüzünle düştü. Adam, "Özür dilerim, sefıor," dedi sanıyorum. "Saat altı, kapıları kilitlemek zorundayım." Akşamdan sonra görevliler dışındaki kimselerin burada kal­ masının kurallara aykırı olduğunu bana anlatmaya çalışıyorduy­ sa da sözlerini bitirmesine izin vermedim. Eline birkaç kağıt para sıkıştırdım, beni rahat bıraksın diye İttim onu. Omzunun üstün­ den bana baka baka uzaklaştığını gördüm. Beni deli sanmış olsa gerekti; kimi zaman mezarlıklara dadanan çılgın nekrofillerden biri. Uzun bir geceydi, ömrümün belki de en uzun gecesi. Bu ge­ ceyi Rosa'nın mezarı başında oturup onunla konuşarak geçir­ dim. Sonsuzluğa yolculuğunun bu ilk aşamasında ona arkadaşlık etmek istiyordum. Yeryüzünden kopmak bu aşamada en zor ge­ lir de geride bıraktıklarımızın sevgisini gerekseriz, hiç değilse bir gönüle bir tohum el�.miş olmanın avuntusuyla ayrılmak İsteriz dünyadan. Rosa'nın kusursuz yüzünü anımsadıkça talihime lanet okuyordum. Madenin derinlerinde onu düşleyerek geçirdiğim yıllar yüzünden Rosa'yı suçluyordum. Bunca zamandır, kampta hünerden çok iyi niyetle hizmet veren bir avuç buruşuk, yaşlı orospu dışında bir kadın görmemiş olduğumu söyledim ona. Ya­ sa dinlemez, kaba saba, sert adamlar arasında, uygarlıktan uzakta yosunlu sular içerek, nohut yiyerek, yapayalnız yaşamış olduğu­ mu anlattım. Gece gündüz onu düşünmüştüm; onun gönlümde bir bayrak gibi taşıdığım imgesinin verdiği güçle kazıyı sürdür­ müştüm, damar yitip gitse bile, yıl on iki ay canımdan bezmiş ol­ sam bile, geceleyin kemiklerim donarken gündüzleri güneşten bunalsam bile, hep onunla evlenme amacına ... ama o tutmuş ölüvermişti," (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar