Alba insanların bu işkence ve vahşeti öğrenmesi için bir bundan bir ders çıkarmaları için kafasında not tutmaya başladı,sürekli mahkumların acilarini ve hayat öykülerini dinlemeye başladı



"ulaşacağı sırada, kaç kez ölmesine yardım etsin diye çağırmış ol­ duğu anneannesi Clara ona gözüktü ve yepyeni bir fikir verdi: sorun ölmek değildi -ölüm nasılsa geliyordu çünkü-, sorun ha­ yatta kalabilmekti, çünkü bu bir mucize sayılırdı. Beyaz keten elbisesi, beyaz eldivenleri, o tatlı, dişsiz gülüşü ve ela gözlerinde­ ki hınzır pırıltıyla tıpkı Alba'nın küçüklüğündeki haline benzi­ yordu. Ona bir başka cankurtaran fikir daha verdi: düşüncelerini işletmek ve hücreden kurtulup yaşayabilmek için kafasında yazı yazmak, kağıtsız kalemsiz. Alba'ya başından geçmekte olan bu korkunç ve gizli olaya tanıklık eden bir belge yazmasını önerdi. Öyle ki bilmek istemeyenlerin, normal bir yaşantı yanılsamasını sürdürmeye gücü yetenlerin, bir acılar denizinde pusulayı şaşır­ mış bir salda olduklarını yadsıyabilenlerin, tüm kanıtlara karşın kendi mutlu dünyalarının birkaç sokak ötesinde başkaları bulun­ duğunu, bu başkalarının, da hayatın karanlık yüzünde yaşayıp öl­ düğünü bilmezlikten gelebilenlerin dingin yaşamına koşut olarak böyle bir dehşetin varlığını sürdürdüğünü dünya öğrenmeliydi. Clara geldiği yoldan yitip gitmezden önce, "Yapacak çok işin var," dedi torununa. "Hadi bakalım, kendine acımaktan vazgeç, biraz su iç ve yazıya başla." Alba ninesinin sözünü dinlemeye yeltendi, ne var ki kafasın­ da not tutmaya başlar başlamaz hücre öyküsündeki kişilerle do­ lup taşmaya başladı. Bu kişiler içeri dalıyor, anlattıklarıyla, iyi­ likleri, kötülükleriyle onun ilgisini çekmek için itişip kakışıyor-· !ardı. Onun bir tanıklık belgesi yazmak niyetini çiğneyip geçti­ ler, belgesini yerlere attılar; baskı yapıyor, üsteliyor, onu kışkır­ tıyorlardı. Alba onların söylediklerini yıldırım hızıyla not edi­ yordu, ama umutsuzluk içindeydi çünkü o bir sayfayı doldurur­ ken bir önceki sayfa siliniyordu. Bu uğraş onun bütün zamanını doldurmaya başladı. Önceleri düşüncesinin çizgisini durmadan yitiriyor ve yeni olguları anımsamasıyla unutması bir oluyordu. En ufacık bir akıl dağılması, yeni bir korku ya da can acısı öykü­ sünü bir yün yumağı gibi dolaştırıyordu. Ama o her şeyi sırayla aklına getirmek için bir şifre bulguladı. O zaman öyküsüne öyle bir gömüldü ki yemek yemeyi de, kendi kokusunu koklayıp ka­ şınmayı da, yakınmayı da bıraktı ve çeşitli ıstıraplarının hepsinin üstüne çıktı." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)


Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar