Alba ve Dedesi Esteban arasındaki inanılmaz sevgi bağı,Esteban hiç kimseye göstermediği sevgiyi şefkati Albaya gösteriyor onunla sakalasiyor öyküler anlatıyor ve oynuyordu



boynuzlarını ve de midesinin içindeki o korkunç boşluk duyusu­ nu, o şahane başdönmesiyle inanılmaz heyecanı, ömründe bir da­ ha ancak birkaç gelgeç dakika boyunca duyumsayabileceği o ateş­ li merak ve dehşet karışımını. Duygularını dışa vurmakta oldum olası güçlük çeken ve Clara'yla arasındaki ilişki kötülediğinden bu yana şefkatten yok­ sun yaşayan Esteban Trueba en güzel ve ince duygularını Al­ ba'ya yöneltmişti. Alba'yı kendi çocuklarını sevmemiş olduğu kadar seviyordu. Çocuk her sabah sırtındaki pijamasıyla dedesi­ nin odasına giderdi. Kapıyı vurmadan içeri girer, çıkıp dedesinin yatağına yatardı. Esteban aslında onu beklemekte olduğu halde irkilerek birden uyanmış numarası yapar, "Beni rahatsız etmese­ ne," diye homurdanırdı. "Odana dön de bırak beni uyuyayım." "Alba onu gıdıklamaya başlar, o da sonunda sözümona pes ede­ rek çocuğun her gün kendisi için bir yerlere gizlenen çikolatayı aramasına izin verirdi. Alba bütün bu gizli yerleri biliyordu, za­ ten dedesi de her zaman aynı sırayla kullanırdı bunları. Gene de çocuk onu düşkırıklığına uğratmamak için uzun uzun arar, çiko­ latayı bulduğu zaman da sevinç çığlıkları koparırdı. Torununun çikolatadan nefret ettiğini ve salt dedesinin gönlü hoş olsun diye çikolata yediğini Esteban hiç öğrenmedi. Bu sabah oyunları onun insancıl temaslar için duyduğu ihtiyacı karşılıyordu. Gü­ nün geri kalan yanında Esteban Kongrede, kulübünde, işlerinin başında, politik toplantılarındaydı. Yılda iki kez torununu alıp Tres Marfas'a gidiyordu, iki üç haftalığına. İkisi de güneşten yan­ mış olarak dönüyorlardı, daha mutlu, daha şişman. Çiftlikte, hem içki olarak, hem sobayı yakmaya, yaraları yıkamaya hem de hamamböceklerini öldürmeye yarayan bir likörlü şarap yapıyor, adına, böbürlenerek, 'vodka' diyorlardı. Yaşamının sonunda, doksan yıllık ömrü onu eğri büğrü, kırılgan bir ağaca dönüştür­ düğü sıralarda, Esteban Trueba torunuyla geçirdiği bu dakikaları tüm hayatının en mutlu zamanı olarak anımsardı. Dedesinin eli­ ni tutarak çiftliğe yaptığı o yolculukların beraberliğini, onun atı­ nın terkisindeki gezileri, uçsuz bucaksız otluklardaki gün batım­ larını, oturma odasındaki ateş başında hortlaklı öyküler anlata­ rak ve resimler çizerek geçirdikleri o uzun geceleri Alba da hiç unutmadı. 279" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar