Askerler Baskın sırasında evin altını üstüne getiriyorlar



leyerek kırıyor, elbise dolaplarını elden geçırıyor, mobilyaları deviriyor, şilteleri yırtıp deşiyor, çekmeceleri yere boşaltıyor, duvarları tekmeliyorlardı. Hizmetçileri yataklarından çekip kal­ dırdılar, bir odaya kilitleyip kapı önüne silahlı bir adam diktiler. Çalışma odasındaki kitapları altüst ederken senatörün biblolarıy­ la değerli süs eşyalarını yerlere İttiler. her şey paramparça oldu. Jaime'nin odasındaki kitaplar avluya yığıldı, üstlerine gaz dökü­ lüp yakıldı. Bu lanetli yığın Marcos Amcanın sihirli sandıkların­ daki büyülü kitaplarla, Nicolas'ın kita\;>ının elde kalan kopyala­ rıyla, Marx'ın bütün yapıtlarının meşin kaplı takımıyla ve hatta senatörün opera kitaplarıyla beslenerek bütün mahalleyi duman­ la dolduran öyle bir cehennem ateşi yarattı ki normal zamanlar­ da olsa kentin dört bir yanından yangın arabalarını kendine çe­ kerdi. Sorumlu kişi olduğu anlaşılan adam, "Bütün defterlerinizi, adres defterlerinizi, banka defterlerinizi, bütün kişisel evrakınızı verin!" diye bağırıyordu. İhtiyar dede çaresizlik içinde, "Tanrı aşkına!" diye haykırdı. "Senatör Trueba'yım ben, tanımıyor musun? Bana bunu yapa­ mazsın! Rezalet bu! General Hurtado'nun dostuyum ben!" Adam, "Kapa çeneni pis moruk!" diye hoyratça yanıtladı. "Ben izin verene dek ağzını açmak yok!" Onu çalışma masasının çekmecelerindekileri teslim etmeye zorladılar ve ilgilendikleri her şeyi kesekağıtlarına yerleştirdiler. Adamların bir bölüğü. evde arama tarama yaparken öbür bölüğü pencereden dışarı kitap atmayı sürdürüyordu. Oturup "ayaklarını eşyanın üstüne dayıyor, senatörün İskoç viskisini şişeden içiyor­ lardı. Klasik müzik plaklarını teker teker kırdılar. Alba'nın hesa­ bına göre en azından iki saat geçmişti. Alba titriyordu ama so­ ğuktan değil... korkudan. Bu dakikanın günün birinde gelip çata­ cağını varsaymıştı, ama gene de dedesinin nüfuzunun kendisini koruyacağına ilişkin mantıksız bir umut beslemişti her zaman. Onun kanepede korku içinde, hasta bir ihtiyar gibi perperişan oturuşunu görünce yardım ummanın boşuna olduğunu anladı. Sorumlu durumdaki adam Trueba'nın burnunun dibine bir kağıt uzatarak, "İmzala şunu!" diye buyurdu. "Buraya mahkeme izniyle girdiğimizin, kimliklerimizi gösterdiğimizin beyanı. Her" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar