Blance kocası Kontra eve getirdiği mumyalarinbaksamlari ayaklandigini ve birbirleriyle konuştuğunu söyler.Kont donankalir bunu duyan hizmetçi Kızılderili afallar



çökmeye başlayıp da dehşet döngesi yeniden devinime ge­ çinceye değin. Günün birinde akşam olurken Blanca bu gerilime artık da­ yanamadı ve Jean'a mumyalardan söz etmeye karar verdi. Ak­ şam yemeğindeydiler. Blanca mumyaların gece gezintilerini, fısıl­ daşmalarını, boğuk bağırışlarını anlattığı zaman Jean de Satigny sandalyesine mıhlanıp kaldı; çatalı havada donmuş; ağzı bir karış açılmış, kapanmaz gibiydi. Tam o sırada servis tepsisiyle yemek odasına girmekte olan Kızılderili sendeledi ve kızarmış tavuk bir sandalyenin altına yuvarlandı. Jean karısını, sinirlerinin ona oyun oynadığına, düşündüklerinin hiçbirinin gerçek olmadığına, hepsinin onun dizginsiz düşlerinin ürünü olduğuna İnandırabil­ mek için bütün sevimliliğini, otoritesini ve mantığını kullandı. Blanca onun yorumunu benimsemiş gibi yaptıysa da kocasının konuyu fazla önemsemesi kuşkusunu çekti, çünkü genelde Jean onun sorunlarına hiç aldırmazdı. Evlerinden fırlamış gözleriyle İnka putlarının donuk ifadesini sonunda yitirmiş olan uşağın yü­ zü de kuşku çekiciydi. Blanca bu göçebe mumyalar konusunda bir araştırma yürütmeye karar verdi. O gece kocasına, uykuya dalabilmek için bir yatıştırıcı hap alacağını söyleyerek erkenden odasına çekildi. Ama hap yerine kocaman fincan acı kahve içti ve kapının arkasında yerini aldı. İlk ayak seslerini geceyarısına az kala duydu: Kapıyı son de­ rece büyük bir sakınganlıkla açtı, başını dışarı uzatırken ufacık, iki büklüm bir karaltının sofadan geçtiğini gördü. Bu kez düş­ müş görmediğinden kesinlikle emindi, ama karnındaki çocuğun ağırlığı yüzünden koridora ulaşması neredeyse bir dakika sürdü. Ayaz bir geceydi, esen çöl rüzgarı eski ahşap tavanları gıcırdatı­ yor ve perdeler açık denizlerdeki siyah yelkenler gibi kabarıyor­ du. Çocukluğunda, mutfakta Dadı'nın anlattığı öcülü öyküleri dinlediği günlerden beri Blanca karanlıktan korkardı, gelgelelim şimdi ışığı açmayı göze alamıyordu, yoksa akıllarına estiği gibi gezinen minik mumyaları ürkütebilirdi. Ansızın bir tabutun dibinden gelircesine boğuk, hafif bir ses gecenin ağdalı sessizliğini yırttı, daha doğrusu Blanca'ya öyle gel­ di. Öbür dünyayla ilgili şeyleri aklına sardırmış gibiydi, marazlı bir saplantıyla. Yüreği ağzına gelerek zınk diye durdu, ne var ki ikinci bir inilti onu kendine gı::tirerek Jean de Satigny'nin laboratuvar" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar