Çok seyrek olan boş zamanlarında Blanca ister istemez ken c:ıni ve kızını düşünüyor, çocuğun böylesi tek başına ve sessiz ol masına, kendi yaşında oyun arkadaşları bulunmamasına üzülü yordu. Gelgelelim Alba'nın hiç de yalnızlık çektiği yoktu. Hatta zaman zaman, anneannesinin uzgörüsünden, annesinin sezgile rinden ve köşedeki büyük eve durmadan gelen, giden sonra gene gelen acayip kişilerin şamatasından kaçabilse sevineceğini düşü nüyordu. Kızının oyuncak bebekle oynamayışı da Blanca'yı kay gılandırıyordu. Ne var ki Clara torunundan yana çıkarak o göz leri açılıp kapanan, kabarık dudaklı, ağızları sapıkça aralık duran minik porselen cesetlerin tiksinç olduğunu ileri sürüyordu. Ken disi, yoksullar için örgü örerken kullandığı yünlerin kalıntıların dan şekilsiz varlıklar yaratıyordu. Hiçbir İnsan özelliği taşıma dıkları için bu yaratıkların kucaklanıp pışpışlanması, yıkanması ve sonra da çöpe atılması daha kolaydı. Gene de çocuğun en sev diği oyuncağı bodrumdu. Farelerden ötürü Esteban Trueba bod rum kapısını sürmeletmişti, ama Alba bir tavan penceresinden aşağıya kayarak o çoktan unutulmuş nesneler cennetine sessizce inerdi. Burası her zaman karanlık ve zamanın hasarından uzak dururdu, mühürlü bir piramit gibi. Burada yığın yığın eski eşya lar, ne işe yaradıkları bilinmeyen araçlar, kırık makineler ve Co vadonga'nın parçaları vardı. Alba'nın dayılarının önce söktükleri sonra bir yarış arabası olarak yeniden yaptıkları bu tarih öncesin den kalma otomobil, yaşamını bir yığın hurda demir olarak bi tirmişti. Alba bunları köşelerde evler kurmak amacıyla kullanır dı. Sandık ve bavullar dolusu, Alba'nın tek başına oyunlar sahne lerken kullandığı eski giysiler ve köpek başlı, koyu renkli, güve yeniği bir içler acısı posteki vardı ki yere serilince karnından iki ye yarılmış bahtsız bir hayvanı andırıyordu. Bu, sadık Barra bas'ın en son, sefil kalıntısıydı. Bir Noel arifesinde Clara torununa harikulade bir armağan vermişti ki bunun arada bodrumun çekiciliğini bile bastırdığı olurdu: boya kavanozları ve fırçalarla dolu bir kutu, küçük bir duvar merdiveni ve yatak odasının en geniş duvarını canı İstediği zaman kullanabilme izni. Alba'nın merdivenin tepesinde dengelenmiş, tavanın hemen altına hayvan dolu bir tren resmi çizmesini seyrederken Clara, "Bu onun dı:ıygularına bir çıkış yolu sağlayacak," diyordu. 274" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar