hiç düşkırıklığına uğratmamıştı, kendisi evlenip de bir yıl ayrı kaldıklarında bile. O zaman bile gelip onu arayan Pedro ol muştu. Ne var ki aradan üç gün geçip de ondan ses çıkmayınca Blanca telaşlanmaya başladı. Yatağında, aman dinlemez bir uyku suzluğun pençesinde dönüp durur oldu. Aldığı yatıştırıcıların do zunu iki katına çıkardı, gene migrenlerine, nöraljilerine gömüldü ve boş kalıp da düşünmemek çabasıyla fırınında Noel için yüz lerce kreş canavarı pişirerek kendi kendini serseme çevirdi. Gene de sabırsızlığını baskı altında tutamıyordu. En sonunda dayana mayarak Bakanlığa telefon açtı. Bir kadın sesi Companero Gar cfa' nın toplantıda olduğunu, telefona gelemeyeceğini bildirdi. Er tesi gün Blanca gene telefon etti. O hafta her gün telefon etmeyi sürdürdü, ama sonunda Pedro'ya bu yoldan dünyada ulaşamaya cağını kavradı. Babasından kapmış olduğu o muazzam gururunu zorla yuttu, en güzel elbisesiyle striptizcilerinkine benzeyen jar tiyerini giydi ve Pedro'nun evine yollandı. Anahtarı kilide uy mayınca zili çalmak zorunda kaldı. Kapıyı, gözleri okul çocuğu gibi bakan burma bıyıklı bir dev açtı. Blanca'yı içeri çağırmadan, "Companero Garda burada değil," dedi. Blanca Pedro'yu yitirmiş olduğunu işte o zaman anladı. Bir an gelecekteki yılları gözünün önünden geçer gibi oldu: kendini uçsuz bucaksız bir çölde ömür tüketirken gördü, zamanını öldü ren işlere dalmış, sevdiği tek adamdan, ilk çocukluğunun ta geri lerde kalmış günlerinden bu yana onu sarmalamış olan kucaktan uzakta. Merdivene oturdu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Burma bıyıklı adam kapıyı usulca kapadı. Blanca bu olanı kimseye söylemedi. Alba, Pedro Tercero'yu sorduğunda Blanca kaçamaklı yanıtlar veriyor, onun hükümette ki yeni işinde çalışmaktan başını kaşıyamadığını söylüyordu. Zengin hanımlarla mongoloid çocuklara ders vermeyi sürdürdü, hatta gecekondu mahallelerinde, yeni beceriler edinmek için ör gütlenen kadınlara bile seramikçilik öğretmeye başladı. İlk ola rak, ülkenin politik ve sosyal yaşantısında etkin bir rol üstleni yordu. Örgütlenme şarttı, çünkü "sosyalizme giden yol" çabucak bir savaş alanına dönüvermişti. Bir yandan ahali zaferini kutlu yor, saç ve sakallarını uzatıyor, birbirini 'companero' diye çağırı yor, unutulmuş folklor ve yerel sanatları canlandırıyor ve elleri ne geçen bu yeni erki kullanmak için, herkesin aynı zamanda konuşup" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar