mağanını almak için sırada bekleyen yaratıklar yığınından biriy di işte. Trueba, Pancha Garcfa'yı ve ondan bir çocuğu olduğunu çoktan unutmuştu. Hele ona diş bileyen, gene de konuşmasını ve davranışlarını öykünmek için onu uzaktan uzağa gözleyen bu so murtuk torunun üstünde bile durmuyordu. Çocuk geceleri uya nık yatarak patr6n'la çocuklarının yaşamlarını sona erdirebilecek bin türlü korkunç hastalık düşlerdi. Böylece kendisi mirasa ko nacak, Tres Marfas onun mülkü olacaktı. Esteban Garda bu düş lemleri ömrünce bağrında besledi, miras yoluyla zırnık bile elde edemeyeceği anlaşıldıktan çok sonralara değin. Ona yüklemiş ol duğu karanlık yaşamdan ötürü her zaman Trueba'yı suçladı ve hep cezalandırılmakta olduğu duygusundan hiçbir zaman kurtul madı, kudretinin doruğuna ulaştığı \le hepsini avucunun içinde tuttuğu günlerde bile. Çocuk, ihtiyarda bir değişim olduğunun ayırdına vardı. Gi dip dokununca dedesinin gövdesi baştan ayağa sallandı. Pedro Garda bir çuval kemik gibi yere yığıldı. Gözleri, yarım yüzyıl boyunca bütün ışıklara perde germiş olan o sütümsü buğuyla ör tülüydü. Esteban Garda çivisini eline aldı, tam dedesinin gözüne batırmak üzereydi ki Blanca çıkageldi ve onu kenara itti. Bu ha in, esmer çocuğun kendi yeğeni olduğunu ve günün birinde aile sinin başına büyük bir facia gelmesinin nedeni olacağını bilemez di. "Ulu Tanrım, ölmüş!" diye hıçkırarak çocukluğunu masal larla doldurmuş ve yasak aşkına siperlik etmiş olan ihtiyarın üze rine doğru eğildi. İhtiyar Pedro Garda üç gün süren bir cenaze töreninden sonra toprağa verildi. Esteban Trueba'nın talimatı üzerine tören için hiçbir masraftan kaçınılmadı. İhtiyarın naaşını kaba çam tah tasından bir tabuta koyup pazarlık takımını giydirdiler: düğü nünde, oy atmaya gittiğinde ve Noelde efendiden elli pesoluk bahşişini almak için sıraya girdiği zamanlarda giymiş olduğu ta kım. Sırtına geçirdikleri tek beyaz gömleğin yakası çok bol kal mıştı, çünkü boynu yaşla incelmişti. Yakasına da bütün bayram larda yapmış olduğu üzere kırmızı bir karanfil taktılar. Çenesini mendille bağlayıp başına da siyah şapkasını geçirdiler, çünkü, Tanrıya merhaba dediği zaman şapkasını çıkarmak istediğini sağ lığında sık sık yinelemişti. Hiç ayakkabısı olmadığından Clara 196" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar