Dede torun tekrar kent evi ibduzenenve nizama koyuyor yaşanılır bir yer yapıyor kasver ve karanlıktan kurtarıyorlar



rimiz kitaplıkta geçiyordu. Ama sonra en kötü şeyin, Nicolas Dayının bir zamanlar dediği gibi, korkudan korkmak olduğuna, bütün evi kullanarak normal bir yaşam sürmemiz gerektiğine ka­ rar verdik. Dedemin tuttuğu özel bir şirket cila makineleriyle ge­ lerek bütün evi temizlediler. Pencereleri sildiler, boya yaptılar, evi tepeden tırnağa dezenfekte ederek yeniden yaşanılır duruma getirdiler. Beş altı bahçıvanla bir traktör yaban otlarını söküp at­ tı. Halı gibi dürülmüş bir çimlik getirdiler (gringo'ların parlak bir, bul_uşu), aradan daha bir hafta geçmeden uzun kayın ağaçları­ mi� bile _"oldu, şakıyan fıskiyelerimizden sular fışkırdı, Olympos t�n-rılarının yontuları onca kuş pisliği ve bakımsızlıktan kurtula­ rak eski başı dik, alnı açık gururlarına kavuştular. Ninemin, öl­ mek üzere olduğunu sezinleyerek kuşları salıverdiği zamandan bu yana boş duran kafeslere kuş almak için dedemle birlikte çar­ şıya çıktık. Ruhların döneminde Clara'nın yaptığı gibi vazolara taze çiçekler, masaların üzerine meyve dolu tabaklar koydum ve evin havası bunların tatlı kokularıyla doldu. Sonra dedemle kol kola evi dolaştık, köşelerde durup geçmişi andık ve başka çağla­ rın, yaşamın bütün iniş çıkışlarına karşın yerli yerinde kalmış olan gözle görülmez hayaletlerini selamladık. Bu öyküyü yazmamız gerektiğini düşünen dedem oldu. "Bu sayede, günün birinde buradan ayrılmak zorunda kalır­ san köklerini de beraberinde götürebilirsin, kızım," diyordu. Evin unutulmuş köşebucağındaki eski albümleri bulup çı­ kardık. İşte şurada, anneannemin masasının üstünde fotoğraf des­ tesi duruyor: solmuş bir salıncağın yanında duran güzeller güzeli Rosa: annemle Pedro Tercero dört yaşında, Tres Marfas'ın avlu­ sunda tavuklara yem saçarken; dedemin gençliğinde, boyu bir seksen olduğu zamanki hali: Ferula'nın lanetinin tuttuğunu, de­ demin gönlüyle birlikte gövdesinin de kavrulup küçüldüğünü gösteren yadsınmaz kanıt; dayılarım, Jaime'yle Nicolas: biri es­ mer, ciddi, ağırbaşlı, dev cüsseli ve duyağan, öbürü sırım gibi, za­ rif, içi içine sağmaz, güleryüzlü; sonra Dadı, büyük ninemizle de­ demiz del Valle'lerin kazaya uğramazdan önceki halleri, yani kı­ sacası herkes, o soylu Jean de Satigny dışında! Ondan geriye hiç­ bir maddi iz kalmamış, öyle ki gerçekten yaşamış olduğundan bi­ le kuşkuya düşmeye başlıyorum. 437" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,


Yorum Gönder

0 Yorumlar