yalnızca kitaplıkla yatak odasını kullanıyordu. Evinin gereksi nimlerine karşı gözü kör, kulağı sağırdı. Politika ve ticaret işleri başından aşkındı; durmadan seyahat ediyor, yeni politika kam panyaları için para sağlıyor, toprak ve traktör alıyor, yarış atı ye tiştiriyor, altın, şeker ve kağıt üstüne spekülasyonlar yapıyordu. Evinin duvarlarının boyanmak için can attığını, eşyaların dökül mekte olduğunu, mutfağın bir domuz ahırına benzeyip çıktığını ayrımsamıyordu bile. Torununun sırtındaki eski kazaklarla kızı nın giydiği antikalaşmış kılıkları ve ev işiyle balçıktan mahvol muş ellerini görmüyordu. Pintiliğinden, paragözlülüğünden de ğildi bu. Ailesi artık onu ilgilendirmiyordu da ondan. Arada bu kayıtsızlığını silkip atarak torununa olağanüstü, aşırı büyük bir armağan alıp getiriyor, bu da yalnızca onun banka hesaplarının görünmez zenginliğiyle evindeki kıtkanaat düzenin arasındaki çelişkiyi vurguluyordu. Şimdi hemen hemen boş duran bu loş, esintili, köşeli bucaklı evin bakımı için Esteban kızına tutarları değişen paralar veriyordu, ama bunlar hiçbir zaman bütün gider leri karşılamaya yetmiyordu. Blanca Jaime'den hep borç alıyor du. Bütçede ne kadar kısıntı yaparsa yapsın ayın sonunda mutla ka bir deste ödenmemiş fatura oluyordu. Bunlar zamanla öyle çok birikti ki sonunda Blanca Yahudi kuyumcuların sokağına gi rerek çeyrek yüzyıl önce gene bu çarşıdan alınmış olan, annesi nin yün çorap içinde ona bıraktığı mücevherlerden birini satma ya karar v�rdi. Evin içinde Blanca bez terlik ve önlük giydiği için ellerinde kalan birkaç hizmetçiden ayırt edilmiyordu. Sokağa çıkarken kimbilir kaç kez silinip ütülenmiş olan hep o siyah tayyörüyle o beyaz ipek bluzunu giyiyordu. Dedesi dul kalıp da artık onunla pek o kadar ilgilenmez olunca Alba uzak birtakım akraba kızla rının eskilenııi giymeye başladı. Bu kuzinler ondan ya daha uzun ya cfa-daha kısa boylu olduklarından paltolar üstünde asker kapu tu gibi kocaman, elbiseler düdük gibi kısacık, daracık duruyor du. Jaime onlara yardım edebilmek isterdi gerçi; ama vicdanı ona, elindeki fazlalık parayı ablasıyla yeğeninin lüksüne harcaya cağına yoksullara yiyecek almasının daha uygun olduğunu söylü yordu. Anneannesinin ölümünden sonra Alba kabus görmeye baş ladı. Bunlardan ateş basmış olarak, çığlık çığlığa uyanıyordu. Bu karabasanlarda bütün ev halkının öldüğünü ve kendisinin koca 307" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar