"bir boyda olduğumuzu gördüm. Evlendiğimiz zaman öylesi çeki ci bulduğum isyancı bukleleriyle o gür saçlarını, uyuyan yüzüne ışık vurdurtan beyaz teller biraz küllendirmişti. Çok solgundu, gözlerinin altında gölgeler vardı. Ağzının kenarlarıyla alnındaki hafif kırışıklıkları ilk olarak ayrımsadım. Çocuğa benziyordu. Soğumuştu, ama hep o eski canayakın kadındı. Onu okşayarak usul usul konuşuyordum; yorgunluğum acımdan baskın çıkınca biraz da uyumuşum. Onun ölümünün değişmez, onarılmaz ger çeği bizim birbirimize kavuşmuş olmamızı etkilemiyordu. So nunda barışmıştık. Tan atarken ona çekidüzen vermeye başladım, ötekiler gel diğinde güzel görünsün diye. Sırtına dolabında asılan beyaz enta riyi geçirdim. Giysilerinin ne kadar az olduğunu görünce şaşır dım; onu oldum olası şık ve zarif bir kadın olarak düşünürdüm. Bir çift yünlü çorap buldum ve ayakları üşümesin diye giydir dim, pek çabuk üşürdü çünkü. Sonra saçlarını fırçaladım. Niye tim ·onun her zaman yaptığı gibi topuz yapmaktı, ama fırçayı saçlarından geçirdikçe bukleleri fışkırıp yüzünü çerçeveledi; ben de böyle daha güzel göründüğüne karar verdim. Mücevherlerini aradımsa da hiçbir yerde bulamadım, ben de nişanlandığımız günden bu yana taktığım altın halkayı çıkardım ve onun beni ha yatından koparıp attığı zaman çıkarıp attığı yüzüğün yerine tak tım. Yastıkları düzelttim, yatağı toparladım, onun boynuna bir kaç damla kolonya sürdüm ve sabah içeri girebilsin diye pencere yi açtım. Her şey hazır olunca kapıyı açarak çocuklarımla toru numun onunla vedalaşmalarına izin verdim. Clara'yı gülümser, temiz ve güzel gördüler, her zamanki gibi. Ben dokuz santim kü çülmüştüm, ayakkabılarımın içinde yüzüyordum, saçlarım da bembeyazdı, ama artık ağlamıyordum. "Onu gömebilirsiniz artık," dedim. Sonra, "Hazır işe giriş mişken," diye ekledim, "kayınvalidemin başını da gömün bari. Kimbilir kaç zamandır bodrumda toz toplayıp duruyor." Ayak kabılarım çıkmasın diye ayaklarımı sürüye sürüye dışarı çıktım. Torun um da şeytan ayinleri yaparken ve evcilik oynarken kullandığı o domuz derisinden şapka kutusunun içinde büyük ninesi Nivea'nın başı bulunduğunu böylece öğrenmiş oldu. Baş yıllardır gömülemeyip kalmıştı. İlkin bir skandal çıkmasın diye, sonra da evin dağdağası yüzünden resmen unuttuğumuz için." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar