"beslediklerini, evi döndürmek için kaç para harcadıklarını bil mez olmuştu. Faturalar dosdoğru Senatör Trueba'nın Kong re' deki odasına yollanıyor ve orada sorgusuz sualsiz ödeniyordu. Çünkü Esteban, ne kadar çok para harcarlarsa servetinin o kadar büyüdüğünü algılamış ve Clara'nın konukseverliğiyle hayır işle rinin kendini batırmayacağı sonucuna varmıştı. Politik erk ilkin yeni bir oyuncak gibi geldi ona. İşte orta yaşında zengin, saygın bir adam olmuştu, tıpkı hayat savaşımı veren ve gururuyla hırsı dışında sermayesi olmayan babasız, dayısız bir delikanlıyken düşlediği gibi. Ne var ki çok geçmeden gene her zamanki gibi ya payalnız olduğunu anladı. İki oğlunu elinden kaçırmıştı, kızı Blanca'yla da hiçbir ilişkisi kalmamıştı artık. Ona ilişkin bildik leri oğullarından işittikleriydi. Jean de Satigny'ye vermiş olduğu sözde durarak kızına her ay bir çek postalamakla yetiniyordu. Oğullarından öylesine kopuktu ki aralarındaki her konuşma bir bağırma yarışıyla son buluyordu. Esteban Nicolas'ın çılgınlıkla rını hep çok geç duyuyordu, yani başka herkesin diline düştük ten sonra. Jaime'nin yaşantısına ilişkin de hiçbir şey bilmiyordu. Onun, kardeş gibi sevdiği Pedro Tercero Garcfa'yla sık sık buluş tuğu aklının ucundan geçse herhalde inme falan İnerdi ya, Jaime bu konuları babasıyla konuşmamaya dikkat ediyordu. Pedro Tercero Garda çiftlik yöresinden ayrılmıştı. Patr6n'la arasında geçen o korkunç olaydan sonra Peder Jose Dulce Maria onu evine almıştı. Papaz onun elini iyileştirmişti, ama Pedro T ercero hala son derece büyük bir çöküntü içindeydi. Durma dan hayatın anlamsızlığından dem vuruyordu: Blanca'yı yitirmiş ti ve tek avuntusu olan gitarını da artık çalamayacaktı madem ... Papaz, genç adamın gürbüz bünyesi kopan parmakların yerini kapasın diye bekledi. Sonra onu bir at arabasına bindirerek Kızıl derililerin bölgesine götürdü. Burada onu yüz yaşında kör bir ka dınla tanıştırdı. Kadın, elleri romatizmadan pençeye dönmüş ol masına karşın hala ayaklarıyla sepet örecek kadar azimliydi. Pa paz gence, "O, ayak parmaklarıyla sepet örebiliyorsa sen de el parmaklarınla gitar çalabilirsin," dedi. Sonra da kendi başından geçenleri anlattı. "Senin yaşındayken ben de sevmiştim," dedi. "Sevgilim köyümüzün en güzel kızıydı. Evlenecektik. O çeyizle rini işliyordu, ben de küçük bir ev yapabilelim diye para biriktir meye başlamıştım ki askere çağrıldım. Döndüğümde sevdiğim 232" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar