"olan tek kişi de kardeşini incitmek istemediği için gitmemeyi yeğledi. Amanda gittikten sonra Jaime üzüntüsünü kitaplarıyla işine gömdü. Gene eski gidişatına dönerek keşişler gibi yaşama ya, evin içinde çok seyrek görülmeye başladı. Amanda'nın adını ağzına almıyordu ve kardeşiyle ilişkisini iyice kesmişti. Torununun evdeki varlığı Esteban Trueba'nın kişiliğine bir tatlılık kazandırdı. Gözle görülmeyen bir değişimdi bu, gene de Clara farkına vardı. Ufak tefek belirtiler Esteban'ı ele veriyordu: çocuğu görünce gözlerinde beliren parıltı, ona aldığı pahalı arma ğanlar, ağladığını duyunca kapıldığı derin üzüntü. Gene de bu onun Blanca'yla yakınlaşmasına yeterli değildi. Kızıyla arası hiç bir zaman iyi olmamış, Blanca'nın talihsiz evliliğinden sonra bu ilişki öylesine çözülmüştü ki onların bir çatı altında yaşayabilme lerini ancak Clara'nın baskıyla uyguladığı zoraki nezaket kural ları sağlayabiliyordu. O günlerde Trueba konağındaki odaların hemen hemen hepsi doluydu. Sofrada her zaman aile büyükleri ve konuklar için yer ayrıldığı gibi habersiz gelebilecek herhangi birisi için de bir tabak konurdu. Konuklarla ziyaretçiler gelip gidebilsinler di ye sokak kapısı sürekli açık dururdu. Senatör Trueba vatanının yazgısını değiştirmeye çalışadursun karısı sosyal yaşamın dalgalı denizlerinde ve ruhsal yolculuğunun öbür şaşırtıcı enginlerinde gemisini büyük bir ustalıkla yürütüyordu. Yaş ve deneyim Cla ra'nın gaibi görme ve nesneleri uzaktan oynatabilme yetenekleri ni keskinleştirmişti. Coşkulu anlarında kolaylıkla trans durumu na geçer ve sandalyede oturarak odanın içinde dolaşabilirdi, şilte sinin altında gizli bir motor varmış gibi. Gene bu dönemde, aç gezerken Clara'nın acıyarak eve aldığı genç bir sanatçı, konuklu ğunun bedeli olarak onun elde bulunan tek portresini çizdi. Çok sonradan bu yoksul sanatçının bir üstat ressam olduğu kabul edildi. Bugün resimleri Londra'daki bir müzede durur; baskı kur banlarını besleyebilmek için birçok kimsenin eşyasını satmak zo runda kaldığı zaman yurtdışına çıkan sayısız sanat yapıtları gibi. Tuvalde beyazlar giymiş orta yaşlı bir kadın görülüyor, gümüş saçları ve trapez sanatçılarını andıran tatlı bakışlarıyla bir salın caklı koltuğa otur�uş, koltuk da yerden hemen yukarda, havada duruyor, çiçekli perdelerle başaşağı uçan bir vazonun arasında. Şişman bir kara kedi de kalantor bir beyefendi edasıyla bu sahneyi" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar