Her ailede bir deli mutlaka vardır, Blance ve Mongoloidlere verdiği dersler



ğa göz kulak olmaktan az zamanda sıkıldı; onunla tutarlı bir dil­ le anlaşmanın olanaksızlığını anladığı zaman onu alıp annesinin seramik stüdyosuna çıkardı. Burada Blanca çocuğu oyalamak için önüne bir önlük bağlayıp eline bir toprak balçık verdi. Çocuk bununla tam üç saat oynadı ve bir sürü ilkel figür yaparak götü­ rüp büyükannesine gösterdi. Torununun yanında olduğunu ne­ redeyse unutmuş olan hanım durumdan son derece hoşnut kaldı ve seramikle uğraşmanın mongoloidler için yararlı olduğu fikri böylece doğdu. Böylece Blanca her perşembe günü öğleden sonra stüdyosuna gelen bir grup çocuğa ders vermeye başladı. Çocuk­ lar kamyonla geliyorlardı. Başlarındaki kolalanmış beyaz şapkalı iki rahibe bahçede Clara'yla oturup kakao içerek nakış ve günah gibi konuları konuşadursun Blanca'yla kızı da yukarıda çocukla­ ra solucan, top, ezik köpek ve biçimsiz vazolar yapmasını öğreti­ yorlardı. Yıl sonunda rahibeler bir sergiyle eğlenti düzenlediler ve bu feci sanat yapıtları satışa çıkarılıp geliri hayır işlerine yatı­ rıldı. Blanca'yla Alba çocukların sevildikleri zaman daha iyi ça­ lıştıklarını, onlarla iletişim kurmak için tek yolun şefkatten geç­ tiğini az zamanda anlamışlardı. Bu çocukları kucaklayıp öpmeyi, okşamayı öğrendiler ve böylelikle onları gerçekten sevmeye baş­ ladılar. Alba geri zekalı çocukların kamyonunu bütün hafta bek­ liyordu. Çocuklar onu kucaklamaya koşarken küçük kız sevin­ cinden zıp zıp zıplıyordu. Gene de bu perşembeler ana kızı bit­ kin düşürüyordu. Alba geceleyin geri zekalı çocukların o tatlı, Çinli yüzleri kafasında fırıldak gibi dönerek, yorgun argın uyu­ yup kalıyor, Blanca'nınsa her seferinde migreni tutuyordu. Rahi­ beler mongoloid kuzularını önlerine katıp ayrıldıktan sonra Blanca kızını delicesine bağrına basıyor, yüzünü öpücüklere bo­ ğarak onun normal olduğu için Tanrıya şükretmeleri gerektiğini söylüyordu. Bu yüzden Alba normalliğin Tanrısal bir bağış oldu­ ğunu düşünerek büyüdü. Bu konuyu anneannesiyle tartışırdı. Clara, "Hemen her ailenin bir delisi vardır," derdi bir yan­ dan dikkatini örgüsüne vererek. Şunca yıldır daha bakmadan ör­ meyi öğrenememişti. "Bu delileri her zaman göremezsin çünkü aileleri onları gizli tutarlar, utanılacak bir şeymiş gibi. Gelenler görmesin diye arka odalara kapatırlar. Oysa aslında hiç de utanı­ lacak bir şey değildir ki bu. Onları da Tanrı yaratmadı mı?" "Bizim ailemizde böyle biri yok ya, anneanneciğim."" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar