maktaydı. Jaime'yi kazan dairesine götürdüler. Burada da, üzer lerine makinelisini çevirmiş duran soluk benizli bir askerin kes kin bakışları altında duvarın önünde dizili duran başka tutsaklar vardı. Jaime burada hiç kıpırdamadan uzun süre durdu, uykuda gezer gibi dik durmayı zar zor beceriyordu, ama ne olup bittiğini hala anlayabilmiş değildi ve duvarların ötesinden gelen çığlıkları duydukça için için kıvranıyordu. Askerin ona bakmakta olduğu nu ayrımladı. Birden asker silahını indirerek ona yanaştı. Usulca, "Oturun da dinlenin, Doktor," 'diyerek yakılmış bir sigara uzattı. "Annemi ameliyat edip ölümden kurtarmıştınız." Jaime sigara kullanmazdı gene de dumanı elinden geldiğince ağır ağır içine çekerek o sigaranın tadını çıkardı. Saati kırılmıştı, ama açlığıyla susamışlığından vaktin gece olduğunu çıkardı. Öyle bitkin, pislenmiş pantolonunun içinde öyle rahatsızdı ki, başıma ne gelecek, diye merak bile etmiyordu. Başı öne düşmeye başla dığı sırada asker gene yanına geldi. "Kalkın, Doktor," diye fısıldadı. "Sizi almaya geliyorlar. Tanrı yardımcınız olsun!" Bir dakika sonra İçeri iki asker girdi. Jaime'yi kelepçeleye rek tutsakları sorguya çekmekle görevli olan subayın karşısına götürdüler. Jaime bu adamı Başkanın yanında birkaç kez gör müştü. Subay, "Sizin bu işle bir ilişkiniz olmadığını biliyoruz, Dok tor," dedi. "Biz yalnızca sizin televizyona çıkıp Başkanın içkili olduğunu ve kendi canına kıydığını söylemenizi İstiyoruz. On dan sonra evinize gidebilirsiniz." Jaime, "Kendiniz yapın; bana güvenmeyin, alçaklar," dedi. Kollarından sımsıkı tuttular. İlk yumruk midesine indi. Son ra onu kaldırıp bir masanın üstüne çarptılar. Jaime sırtındakile rin çıkartıldığını hissetti. Çok daha sonra onu baygın durumda Savunma Bakanlığından dışarı çıkardılar. Yağmur başlamıştı; ha vanın ve suyun tazeliği Jaime'yi diriltti. Bir askeri otobüse bindi rilip en son sıraya oturtulurken kendine geldi. Pencereden bakın ca geceyi gördü; taşıt yola çıkınca boş sokaklar, bayrakla donan mış binalar gözlerinin önünden geçti. Jaime düşmanın kazanmış olduğunu anladı ve olasıdır ki Miguel'i düşündü. Otobüs bir as keri alayın avlusuna girdi. Onu yere indirdiler. Aynı durumda başka tutsaklar da vardı. Hepsinin elleriyle ayaklarını dikenli telle" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar