Jaime gözlerine inanamiyor yıllar Amandadan çok şey almıştı şimdi ise vücudunun her tarafı yara bere içinde idi



masının yolu yoktu. Çok da zayıflamış, bir deri bir kemik kal­ mıştı, benzi sapsarı soluk ve bakımsız, elleri nikotin lekesi için­ deydi. Gözleri şiş, kızarık, fersizdi, gözbebekleri de iri iriydi ki bu ona çaresiz, ürkek bir ifade vermişti. Ne Jaime'yi ne de Al­ ba'yı görüyor, yalnızca Miguel'e bakıyordu. Yerinden kalkmaya yeltendiyse de sendeleyerek sallandı. Kardeşi atılıp onu göğsüne bastırdı. Sonra, "Siz tanışıyor muydunuz?" diye şaşkınlıkla J aime'ye sordu. Jaime, "Evet, çok öncesinden," diye yanıtladı. Geçmişi konuşmakta yarar olmadığını, Alba ile Miguel'in şu anda kendi içini bürüyen onulmaz yitim duygusunu anlayamaya­ cak kadar genç olduklarını hissediyordu. Bunca yıldır gönlünün başköşesinde saklamış olduğu o çigan kızı imgesi, yalnız geçen ömrünün tek aşkı, bir fırça vuruşuyla silinivermişti. Miguel'le birlikte Amanda'yı yatak niyetine kullandığı kanepeye uzatıp başının altına bir yastık koydular. Amanda kimonosunu iki eliy­ le tutarak mecalsizce kendini savunmaya çalışıyor ve kopuk ko­ puk birşeyler mırıldanıyordu. Birbiri ardına kasılmalarla sarsıldı ve yorgun bir köpek gibi solumaya başladı. Alba dehşet içinde bakakalmıştı. Ancak Amanda gözlerini kapayıp kıpırtısız uza­ nınca genç kız onu tanıdı: Miguel'in hep cüzdanında taşıdığı kü­ çük fotoğrafta gülümseyen kadın. Jaime Amanda'yla Alba'nın ta­ nımadığı bir sesle konuşmaya başladı ve yavaş yavaş onu yatıştır­ mayı başardı. Kimileyin hayvanlara kullandığı bir yumuşaklık ve babacanlıkla okşuyordu onu; sonunda kadıncağız biraz gevşedi ve J aime onun sırtındaki eski Çin kimonosunun kol yenlerini sı­ yırmayı başardı; iskelete benzer kollar ortaya çıktı. Alba bu kol­ ların binlerce minik yara, bere ve delikle kaplı olduğunu, bunlar­ dan kiminin mikrop kapıp cerahatle dolmuş olduğunu gördü. Derken Jaime kadının bacaklarını açtı; bunlara da çok eziyet edilmişti. Jaime üzgüyle ona baktı ve bu kadının şimdi gördükle­ ri bu umarsızlık durağına varıncaya kadar geçmiş olduğu kor­ kunç yolları, kimsesizlikle, yoksullukla, sonu gelmeyen aşklarla dolu olan yılları o anda kavradı. Onu gençlik yıllarındaki gibi anımsadı, saçlarının uçuşuyla, takılarının şıngırtısı, çınlayan kah­ kahalarıyla, olmayacak fikirlere dört elle sarılıp düşlerinin peşin­ den koşmakta gösterdiği hevesle gözlerini kamaştırdığı yıllar." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,


Yorum Gönder

0 Yorumlar