Kadın mahkumlar Albanin toparlanması ve kendine gelmesi için yardım ediyorlar



yalnız bırakmıyorlardı. Kötü anılar kafamı sardığında, Albay Garcfa'nın beni gene o ürkü dünyasına gömmek için geri geldiği­ ni görür gibi olduğumda, ya da Miguel'in tutuklandığını gözüm­ de canlandırıp hıçkırdığımda kadınlar bana yardım ediyorlardı. "Miguel'i düşünme," diyorlardı ısrarla. "Sevdiklerini düşün­ meyeceksin, ne de bu duvarların ötesinde uzanan dünyayı. Ayakta kalabilmenin tek yolu budur." Ana Diaz bir yerden bir defter bulup elime verdi. "Yazı yaz­ man için," dedi. "Bakalım içini kemiren şeyi dışa vurabilecek mi­ sin? O zaman iyileşir, sen de bizim şarkılarımıza katılırsın, dikiş­ lerimizin ucundan tutabilirsin." Ona elimi gösterip başımı sarstımsa da o kalemi sol elime verdi, bu elimle yazmamı söyledi. Önce ağırdan başladım. Ta­ butluğumda düşündüğüm öyküye çekidüzen vermeye çalıştım. Ne zaman sabrım tükense de elimdeki kalem titremeye başlasa kadınlar bana yardım ediyorlardı. Hepsini elimden attığım za­ manlar oluyordu, ama sonra defteri hemencecik gidip alıyor, içim pişmanlıkla dolup taşarak sayfaları düzeltiyordum, çünkü elime bir daha ne zaman bir defter geçeceğini bilmiyordum. Ki­ mi zaman da içimde bir üzgüyle, felaket duygusuyla uyanıyor­ dum, ama kadınlar rahat bırakmıyorlardı beni. Sarsalıyor, zorla işe koşuyor, çocuklara masal anlattırıyorlardı. Sargımı büyük bir özenle değiştiriyor ve defteri önüme dayıyorlardı. İçlerinden biri bir gün, "İstersen ben başımdan geçenleri an­ latayım da yaz," dedi. O zaman hepsi gülüştüler, herkesin öyküsünün aynı olduğu­ nu ileri sürdüler; en iyisi aşk öyküleri yazmaktı, çünkü bunlar­ dan herkes hoşlanırdı! Kadınlar beni yemek yemeye de zorluyor­ lardı. Verilen öğünler en titiz bir hak kavramınca bölüştürülerek herkese ihtiyacına göre dağıtılıyordu. Bana birazcık fazlasını ve­ riyor, "Çünkü bir deri bir kemik kalmışsın," diyorlardı. En gözü dönmüş adam bile bakmazmış bana! Ürperiyordum, gelgelelim Ana Diaz ırzına geçilen tek kadının ben olmadığımı söylüyordu; bu da, başkaları gibi, unutmam gereken bir şeydi. Kadınlar gün boyu seslerinin son perdeleriyle şarkılar söyleyip duruyorlardı. Nöbetçiler çok zaman duvarlara vuruyorlardı. "Kesin sesinizi, orospular!" Ruhlar Evi 433/28" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar