:er.eleri kapalı duran bir odada Jean kutunun kapağını dikkatle açardı. Küpünün içinde dölüt durumunda büzüşüp buruşmuş, çaput parçalarına sarılmış mumya, dişlerden yapılma o sefil ger danlığı ve birkaç kez bebekle, egzotik bir meyvenin çekirdeğini andırırdı. Mumyalar gömütlerden çıkarılan nesnelerin hepsinden daha gözdeydi, çünkü özel koleksiyoncularla birkaç yabancı mü ze bunlara güzel para ödüyorlardı. Blanca ne gibi insanların ölü koleksiyonu yaptıklarını ve bunları nereye koyduklarını merak . ederdi. Mumyaları salon süsü olarak düşünemiyordu, ne var ki kocası, cam vazolarla sergilenen mumyaların Avrupalı milyoner ler için sanat yapıtlarından daha değerli olduğunu söylüyordu. Mumyaları pazarlamak şöyle dursun gümrükten geçirmek bile zordu, bu yüzden haftalarca evde kalarak denizaşırı ülkelere git mek için fırsat bekledikleri olurdu. Blanca'nın rüyalarına girer lerdi. Genç kadın onlarla ilgili sanrılara bile kapılır, onların ayaklarının ucuna basa basa sofalarda gezindiklerini sanırdı: min nacık, kurnaz, sinsi yer cüceleri. Yatak odasının kapısını kapatıp başını örtülerin altına gömer, saatlerce orada kalırdı, tir tir titre yip dualar okuyarak, düşünce gücüyle annesini çağırarak. Mek tuplarında bunları Clara'ya anlatıyor, o da ölülerden korkmak için bir neden bulunmadığını yazıyordu: Mumyaların kötü ünle rine karşın insanlara saldırdığını gösteren hiçbir kanıt yoktu; da ha doğrusu mumyalar biraz pısırık olurlardı. Annesinin öğütlerinden yürek bulan Blanca mumyaları gö zetlemeye karar verdi. Sessizce onların yolunu bekliyor, yatak odasının aralık kapısından dışarısını gözetliyordu. Çok geçme den onların evin her yanında dolaştıkları kanısına vardı; o minik ayaklarını halıların üstünde sürüyerek, okul çocukları gibi fısıl daşarak, iki üç kişilik gruplarla itişip kakışarak, hep Jean de Sa tigny'nin karanlık odasına doğru gidiyorlardı. Arada genç kadın uzaklardan, sanki başka dünyalardan gelen iniltiler duyar gibi olarak bastıramadığı bir dehşete kapılıyor, bağırarak kocasını ça ğırıyordu ama gelen olmuyordu, o da korkusundan evin öbür yanına gidip onu arayamıyordu. Güneşin ilk ışınlarıyla birlikte sağduyusu geri geliyor ve Blanca sinirlerine söz geçirebiliyordu. Geceki kaygılarının annesinden almış olduğu hummalı imgele min ürünü olduğunu algılıyor ve bu onu avutuyordu, karanlık" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar