gece kulübünde yemek yiyordu. Bu da Alba'ya yönettiği ka ç�klar trafiğinde daha büyük serbestlik sağlıyor, sokağa çıkma yasağından önce ve dedesinin haberi olmadan eve insan sokup çı karma işini daha güvenceye bağlıyordu. Günün birinde Miguel çıkageldi. Alba siesta saatinin parlak günışığında eve girerken Miguel yanına yaklaştı. Bahçedeki sık ve yüksek otların arasına gizlenip onu beklemişti. Saçını uçuk sa rıya boyayıp sırtına mavi kareli bir kostüm giymişti. Sıradan bir banka memuruna benziyordu, gene de Alba onu o saat tanıdı ve içinden kopup gelen sevinç haykırısını bastıramadı. Orada, bah çede, yoldan gelip geçenlerin gözü önünde kucaklaştılar. Neden sonra akılları başlarına geldi de tehlikenin büyüklüğünü algıladı lar. Alba onu içeriye, kendi yatak odasına aldı. Birbirlerini bod rumdaki günlerden kalma adlarıyla çağırarak, kolları bacakları birbirine kenetlenerek yatağın üstüne devrildiler. Sabırsızlıkla se vişmeye başladılar, yürekleri çatlayacakmış, ölüp gideceklermiş gibi oluncaya dek seviştiler. Sonra biraz olsun yatışabilmek için yüreklerinin gümbürtüsünü dinleyerek bir süre sessiz uzanmak zorunda kaldılar. Ona ilk olarak doğru dürüst baktığında Alba sanki tamamen yabancı bir erkekle aşnafişnalık etmiş gibi oldu. Bu yabancı, Vikingler gibi sarı saçlı olması bir yana, Miguel'in sakalıyla o küçük, yuvarlak, öğretmen gözlüğünden yoksundu ve çok daha zayıf görünüyordu. Alba onun kulağına, "Çok tip sizsin!" diye fısıldadı. Miguel yeniyetmeliğinden beri hedef bellediği kaderi sonun da gerçekleştirerek gerilla liderlerinden biri olmuştu. Onun yeri ni bulabilmek için birçok kadın ve erkek sorguya çekilmişti. Bu olgu Alba'nın yüreğini ezen bir çeki taşı gibiydi, ama Miguel için yalnızca savaşın korkunç yönlerinden biriydi; başkasının yerini gizlemek sırası kendisine gelince o da aynı akibete uğramaya kendini hazırlıyordu. Bu arada, zenginlerin yırtıcılığına halkın yırtıcılığıyla karşılık vermek gerektiği konusundaki kuramına bağlı kalarak gizlice savaşım veriyordu. Onun hapsedilmiş ya da en feci biçimde öldürülmüş olduğunu binlerce kez gözünde can landırmış olan Alba şimdi kokusunu içine sindirir, teninin doku sunun, sesinin, sıcaklığının -silah tutmaktan ve yerde emekle mekten nasırlaşmış-, ellerinin dokunuşunun tadını çıkarırken se vinçten ağlıyor, ettiği dualarla lanetler birbirine karışıyor, çekmiş" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar