"dikerken aileye ilişkin öyküler, fıkralar anlatırdı. Duvarlardaki resimleri imleyerek Clara'ya geçmişten söz ederdi. "Şu korsan sakallı, ciddi yüzlü adamı görüyorsun ya? Matea Amcandır. Zümrütlerle ilgili bir durum için Brezilya'ya gitmişti. Ne var ki ateşli bir kırma kadın ona nazar ildirmiş. Mateo'nun bütün saçları dökülmüş, tırnakları, dişleri düşmüş. O da, ne yap sın, gidip bir büyücü bulmuş, bir vudu rahibi, kapkara bir Zenci, amcana bir muska vermiş, bunun üstüne amcanın yeniden dişle ri, saçı, tırnakları çıkmış. Baksana, Clara, saçları Kızılderililerin kinden daha gür. Dünyada, ikinci kez saçı biten tek dazlak oy muş." Clara tek söz söylemeden gülümser, Nfvea da konuşmasını sürdürürdü, çünkü kızının sessizliğine alışmıştı. Bir de, eğer Cla ra'ya fikirler aşılayıp durursa onun eninde sonunda bir soru sora rak dilinin çözüleceğine ilişkin bir umut besliyordu. "Bu da Juan Dayın. Onu pek çok severdim. Bir kez yellen di, bu da onun ölüm fermanı oldu, büyük bir yüzkarası. Bir kır yemeği sırasındaydı. Mis kokulu bir bahar gününde bütün akra ba çocukları bir aradaydık, o ince keten elbiselerimiz, çiçek yük lü, kurdeleli şapkalarımızla. Oğlanlar da Pazar'lık kılıklarını giy mişlerdi. Bir ara Juan o beyaz ceketini çıkardı. İnan, şimdi bile görür gibi oluyorum! Kol yenlerini kıvırdı, tüm uyumuyla bir ağaç dalından sallanmaya başladı. Trapez cambazı gibi beceriler göstererek Harman Kraliçesi Constanza Andrade'nin beğenisini kazanmayı umuyordu. Onu görür görmez çılgınca aşık olmuştu. Juan iki kez kendini hiç kusursuz yukarı çekti ve bir de havada takla attı, gelgelelim ikinci taklasını atarken yüksek sesle yelleni verdi. Gülme, Clara. Feciydi. Sıkıntılı bir sessizlik oldu, sonra Harman Kraliçesi kendini tutamayarak gülmeye başladı. Juan ce ketini giydi; sapsarı kesilmişti. Ağır ağır yürüyerek bizden uzak laştı, onu bir daha hiç görmedik. Lejyonerlerin arasında bile ara dılar. Bütün konsolosluklara sordular, ama hiç haberi çıkmadı bir daha. Bence misyoner olup Paskalya Adasındaki cüzamlılara bakmaya gitmiş olsa gerek, çünkü unutulmak isteyen bir insana yetecek kadar uzaktadır orası, olağan gemi rotalarının üstünde olmadığı için Felemenk haritalarından bile gözükmez. O günden sonra çocuğun adı Yelli J uan olarak kaldı."" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar