"de seni güzelce görebileyim. Ulu Tanrım! Vahşilere dönmüş'" sun. Esteban, "Kır hayatı, işte, anneciğim!" diye mırıldandı. "Hele şükür! Hala dinçsin. Kaç yaşında oldun sen?" "Otuz beş." "Evlenip yuva kurmak için iyi bir yaş. Ben de rahat ölü•• il rum. Esteban yalvarırcasına, "Ölmeyeceksin, anne!" dedi. "Torunlarım olacağını bilmek İstiyorum, adımızı yaşatacak birileri, damarlarında bizim kanımızı taşıyan. Ferula evlenmek ten umudunu kesti, ama sen bir eş bul kendine. Namuslu, dini bütün bir kadın. Ama ilkin şu saçını sakalını kessen iyi olur. Dinliyor musun beni?" Esteban, evet gibilerden başını eğdi. Annesinin yanında diz çökerek yüzünü o şişmiş ele bastırdı, ama hastalığın iğrenç koku su onu geri çekti. Ferula onu elinden tutarak o mutsuz odadan dışarı çıkardı. Esteban dışarı çıkınca derin derin soludu. Koku hala burun deliklerinin içindeydi. İşte o zaman Esteban öfkeye kapıldı, başına ateşten bir dalga gibi vuran, gözlerini yakan, du daklarında korsan sövgüleri bitiren, ezbere bildiği o öfke. Anne sini hiç düşünmeden geçirdiği onca zamana karşı öfke, onu ba kımsız bıraktığı için, yeterince sevip el üstünde tutmadığı için öf ke, alçak bir orospu çocuğu olduğu için yok, bağışla, anacağım öyle demek İstemedim. Tanrım, ölüyor, ihtiyar bir kadın ve be nim elimden bir bok gelmiyor, acısını hafifletip çürümesini dur durmak, o ürkünç leş kokusunu yok etmek bile, içinde canlı can lı kaynadığın şu ölüm çorbası, annem benim. İki gün sonra, Dona Ester Trueba ömrünün son yıllarını içinde geçirmiş olduğu o ıstırap döşeğinde öldü. Yalnızdı çünkü kızı Ferula her Cuma yaptığı gibi Misericordia yöresindeki yok sul, kenar mahallelere gitmişti. Burada yoksullar, allahsızlar, orospular, öksüz ve yetimler için tespih çekip dua ederdi. Onlar da onun üstüne çöp atar, oturak boşaltır, tükürürlerdi. Üstünden yoksulların çirkefi, orospuların çöpü, yetimlerle öksüzlerin dış kıları süzüledursun o diz çöktüğü yerden hiç kesintisiz, Tanrıya, İsa'ya ve Meryem Ana'ya dualar haykırır, utancının feryadıyla ağlar, ne yaptıklarını bilmeyenler adına af dilerdi. Kemiklerinin lastiğe, bacaklarının paçavraya döndüğünü, kasıklarının arasında" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar