"kendine el koymasına izin verdi. Sosyete beyliğine yatkın olma dığını zamanla kabul etti, hele kar§ısında, çabalarının değerini bi lecek kimse olmadığına göre. Tıra§ olmaktan vazgeçti, saçlarını ancak omuzuna değdiklerinde keser oldu. İyice alı§ık olduğu için her gün yıkanmayı sürdürüyordu ama giyim ku§amıyla davranı§ larına aldın§ etmiyordu artık. Y ava§ yava§ barbarla§maktaydı. Yatmadan önce bir sürü kitap okuyor ya da satranç oynuyordu. Elindeki satranç kitabına kaqı hile yapmadan oynamasını ve kaybettiği zaman da öfkeye kapılmamasını öğrenmişti. Gene de bunca çetin çalışmanın verdiği yorgunluk onun gürbüz ve ateşli yaradılışını baskı altında tutmaya elveri§li değil di. Battaniyelerin pek ağır, çar§aflarınsa pek hafif geldiği zor ge celer geçirmeye ba§ladı. Atı ona hınzırlık ederek birden yaman bir di§i kesiliveriyordu altında, kemikleri sızlayana dek binip sürdüğü sımsıkı, deliceli bir etten dağ. Bostandaki o mis kokulu, ılık kavunlar gözüne kocaman memeler gibi gözüküyordu. Eyer örtüsüne yüzünü gömerek kısrağının ek§i ter kokusunda ilk bil diği orospuların uzak kokusunu aramaya ba§layınca kendisi bile §a§tı. Geceleri kokmu§ kabuklu deniz yaratıklarıyla, koskoca man çiğ et parçalarıyla, kan, semer, gözya§ıyla dolu karabasanlar görerek terlere batıyordu. Bacaklarının arasında demir bir değ nek gibi sertle§mi§ penisiyle gepgergin, her zamanki'lden daha öfkeli uyanıyordu. Rahatlamak umuduyla dışarı ko§arak ırmağın buz gibi sularına çırılçıplak dalıyor, neredeyse soluğu kesilir gibi olmakla birlikte bu kez de görünmez ellerin bacaklarını ok§adı ğını duyumsuyordu. Yenik dü§erek, amaçsız, suya bırakıyordu kendini, akıntının ok§ayı§larına, tetarilerin öpüşlerine, kıyılarda ki sazların sürtünmesine. Çok geçmeden içindeki müthi§ ihtiyaç yüzünden çevrenin diline dü§tü. Hiçbir şey bu ihtiyacı söndüre miyordu, ne ırmağa dalmak, ne tarçınlı çay içmek, ne somyası nın altına bir parça çakmak ta§ı koymak ve hatta ne de yatılı okullardaki oğlan çocuklarının akıllarını ba§larından alan ve on ları sonsuza dek lanetleyen o yüz kızartıcı el hünerleri. Tarlalar daki ku§lara, meyve bahçesinde çırılçıplak oynayan çocuklara, hatta çiğ ekmek hamuruna şehvet dolu gözlerle bakmaya ba§la yınca artık erkekliğinin birtakım papazca hilelerle yatışmayacağı nı anladı. Sağduyusu ona bir kadın bulması gerektiğini söylüyor du. Bir kez kararını verdikten sonra, yakasına yapı§mış olan o 62" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar