"olmuşlardı. Dona Ester genç yaşta eklem romatizması çek meye başlamış, gitgide her yeri tutularak, yaşayan bir ceset gibi, son derece güçlükle kıpırdanır olmuştu. Sonunda dizleri de bü külmeyince Dona Ester tekerlekli sandalyesine, dulluğuna ve umutsuzluğuna temelli yerleşmişti. Esteban çocukluğuyla yeni yetmeliğini anımsıyordu, o daracık kostümleri, annesiyle ablası nın kimbilir hangi ettikleri yemin yüzünden beline dolamak zo runda olduğu Ermiş Francis kuşağı, özenle yama vurulmuş göm lekleri, yalnızlığı. Beş yaş büyüğü olan Ferula onun her zaman temiz ve iyi giyimli görünmesi için o iki gömleğini günaşırı yıka yıp kolalar ve annelerinin kızken Lima vilayetinin en seçkin, en soylu adını taşıdığını ona her zaman anımsatırdı. Babaları Tru eba, anneleri Dona Ester'in yaşantısında üzücü bir kazadan baş ka bir şey değildi. Dona Ester kendi sınıfından biriyle evlenecek ken bu işe yaramaz ilk kuşak göçmenine delice gönül vermişti, kocası da birkaç kısa yıl içinde ilkin onun başlık parasını sonra da konduğu mirası harcayıp tüketmişti. Gelgelelim elde bakkalın borcunu ödeyecek kadar para yok sa ve kendisi tramvay bileti alamadığı için okula yaya gitmek zo rundaysa damarlarındaki soylu kan Esteban'ın hiç işine yaramı yordu. Onu okula yollarken, yün fanilesi olmadığı, paltosu da döküldüğü için göğsüyle sırtına nasıl gazete kağıdı koyduklarını anımsıyordu; kıpırdadıkça gazetelerin hışırdadığını kendisi duy duğu gibi öğretmenleri de duyacak diye nasıl içinin içini yediği ni... Kışın evlerindeki tek ısı kaynağı annelerinin odasındaki mangaldı. Mumlarla kömürden tasarruf olsun diye üçü birden bu mangalın çevresine büzülürlerdi. Esteban yoksunluklar, rahatsız lıklar, zorluklarla, geceleyin tespih çekilerek okunan sonsuz du alar, korku ve suç duygularıyla dolu bir çocukluk yaşamıştı. Şim di bugünlerden arta kalan yalnızca ateşli öfkesiyle aşırı gururuy du. İki gün sonra Esteban Trueba çiftliğe doğru yola çıktı. Feru la onunla tren İstasyonuna geldi. Onun yanağına buz gibi bir ve da öpücüğü kondurdu ve iki deri bavulunu taşıyarak trene bin mesini bekledi. Esteban'ın madene giderken aldığı bu bavullar, satıcının dediğine bakılırsa, ömür boyu dayanacakmış. Ferula şimdi kardeşinden, kendine her zaman iyi bakmasını ve ara sıra gelip kendilerini görmesini istedi. Onu özleyeceğini 52" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar