Mektup bütün sabah girişteki masanın üstünde durdu. Este ban Trueba eve varınca hemen yıkanmaya gitti; terle toza bat mıştı ve ürkmüş hayvanların o çok iyi bildiği kokusu tenine işle mişti. Ancak yıkandıktan sonra hesaplarını yapmak için masası nın başına oturdu, tepsiyle biraz yemek getirmelerini söyledi. Ablasının mektubuna gece oluncaya kadar bakmadı bile. Yat mazdan önce, her zamanki gibi evi dolaştı, bütün ışıkların sön müş, bütün kapıların kapatılmış olduğunu sıkıladı. Ferula'nın mektubu bundan önce yollamış olduğu bütün ötekilere benzi yordu, gene de Esteban daha açmazdan önce, elinde tutarken, bu mektubun hayatını değiştireceğini biliyordu. Tıpkı yıllar önce, ablasının ona Rosa'nın ölümünü bildiren telgrafını elinde tutar ken kapıldığı gibi bir duyguya kapılmıştı. Şakakları bir önseziyle atarak, mektubu açtı. Mektup kısaca Dofıa Ester Trueba'nın ölüm döşeğinde olduğunu bildiriyordu. Bunca yıl annesine baktıktan, saçını süpürge ettikten sonra Feru la şimdi de onun kendisini tanımadığını bilmenin ve gece gündüz oğlunu çağırdığını, oğlunu görmeden ölmek istemediğini duyma nın azabını yaşamak zorundaymış. Esteban hiçbir zaman annesini sahiden sevmemiş, onun ya nında rahat edememişti, gene de bu haber onu sarstı. Annesini görmekten kaçınmak için oldum olası ileri sürdüğü özürlerin ar tık işe yaramayacağını anlıyordu. Artık başkente giderek o kekre ilaç kokuları, cılız iniltiler, bitmez tükenmez dualarıyla her za man karabasanlarında bekleyen bu kadını son kez görmesinin vakti gelmişti. Çocukluğunu yasaklar ve ürkülerle doldurmuş, erkekliğini de sorumlar ve suçlulukların yükü altında ezmiş olan bu kadın. Esteban Pedro Segundo Garda'yı çağırdı ve durumu anlattı. Pedro'yu yazı masasına götürerek hesap defterlerini ve marketin bilançosunu gösterdi. İçinde şarap mahzeninkinden başka bütün anahtarların bulunduğu bir deste anahtar uzatarak o günden ken disinin döndüğü güne kadar Tres Marfas'da her olandan Ped ro'yu sorumlu tutacağını ve gördüğü aksaklıkların bedelini ağır ödeteceğini söyledi. Pedro Segundo Garda anahtarları aldı, hesap defterlerini koltuğuna sıkıştırdı ve mutlulukla ilgisi olmayan bir gülüşle gülümsedi. Omuzlarını silkerek, "İnsan ancak elinden geleni yapar, patr6n," dedi. 78" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar