Hayvanlara bakan insanlara da bakar, Veteriner hayvan dogurtturuyorsa insanda dogurtturur, Yerli hakla yaptığım hizmetler



"yeter," diye düşündüğümü söylüyorsa da bu doğru değil. O Tanrının cezası, ıssız yerde doktor bulamıyorduk ki! Kızılderili­ ler, şifalı otlarla telkinin etkisini pek iyi bilen bir curandera'ya gi­ diyor, ona sonsuz güveniyorlardı, veterinere güvendiklerinden daha çok. Kadınlar konu komşunun, duaların ve merkep sırtında geldiği için hep geç kalan bir ebenin yardımıyla doğum yapıyor­ lardı. Gene de bu ebe bön gözlü inekleri yavrulatmakta ne kadar ustaysa köylü kadınları doğurtmakta da o kadar ustaydı. Ne cu­ randera'nın büyüleri ne de veterinerin ilaçlarıyla düzelmeyen ciddi hastalarıysa ya Pedro Segundo Garda ya da ben bir arabaya attığımız gibi rahibelerin işlettiği bir hastaneye götürüyorduk. Buraya sık sık uğrayan bir doktor onların ölmelerine yardım edi­ yordu. Ölenler de yanardağın eteğinde, şimdi doğru dürüst bir kabristanın bulunduğu yerdeki küçücük mezarlığa gömülüyor­ du. Yılda bir iki kez, bir papazın gelerek köylüler arasındaki bir­ leşmeleri, hayvanlarla: makineleri kutsamasını, çocukları vaftiz etmesini ve ölmüşler için gecikmeli de olsa dua okumasını sağlı­ yordum. O zamanlarda tek eğlencemiz domuzlarla boğaları ha­ dım efmek, horoz dövüştürmek, kaydırak oynamak ve huzur içinde yatsın, koca Pedro Garda'nın akıllara durgunluk verici öykülerini dinlemekti. Bu ihtiyar bizim Pedro Segundo'nun ba­ basıydı ve dedesinin İspanyolları Amerika kıtasından kovan va­ tanseverlerin saflarında dövüştüğünü anlatırdı. Çocuklara, bir tür aşı niyetine, gebe kadınların sidiğini içip kendilerini örüm­ ceklere sokturtmasını öğretirdi. Hemen hemen curandera kadar çok şifalı ot biliyordu, ne var ki bunların kullanımı konusunda aklı karışırdı ve birtakım onarılamaz yanlışlar yapmıştı. Gene de şunu itiraf etmek gerek ki ona yörede haklı bir ün kazandırmış olan, rakipsiz bir diş çekme yöntemi vardı. Bu, duayla kırmızı şarabın, hastayı ipnotize edip kendinden geçiren bir karışımıydı. Köpek dişlerimden birini çekmişti. Bugün yaşıyor olsa dişçi diye gene ona giderdim. Çok geçmeden kır yaşantısını benimsedim. En yakın kom­ şularım bile epey uzaktaydı gerçi, ne var ki ben insan içine karış­ maya hevesli değildim. Yalnızlığımdan tat alıyordum, hem zaten bir dolu işim gücüm vardı. Zamanla yabanıllaşıp çıktım. Konuş­ mayı unutmaya başladım, söz dağarcığım gitgide küçüldü, çok da huysuzdum artık. Kimseye hoş görünmek zorunda olmadığım" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar