Rosa'nin mezarı başından ayrılmak istemiyorum



"vermişti, düşlemlerimi gerçekleştirmeme fırsat bırakmadan bana ihanet etmiş, bana bu onmaz acıyı bırakıp gitmişti. Benimle alay etmiş olduğunu söyledim ona, hiç doğru dürüst başbaşa kalama­ mış olduğumuzu, onu topu topu bir kerecik öpebildiğimi söyle­ dim. Aşkımı anılardan, doyumlanması olanaksız isteklerden, eli­ me geçmesi kırk yıl alan, gelinceye kadar sararan mektuplardan örmek zorunda kalmıştım. Yazdığım mektuplar duygularımın yoğunluğunu yansıtmakta yetersiz kalmıştı, çünkü mektup yaz­ maya, hele kendi duygularımı yazmaya yeteneğim yoktu. Ma­ dende geçen yılların, yerine getirilmesi olanaksız bir yitim oldu­ ğunu söyledim ona; "Bu dünyada fazla kalmayacağını bilsem ev­ lenmek için gereken parayı çalardım, senin için deniz dibi hazi­ neleriyle kakmalanmış bir saray kurardım," dedim. "İncili, mer­ canlı, sedef duvarlı bir saray. Seni kaçırır, üstüne kilit vururdum, anahtar da yalnızca bende olurdu." dedim. Onu hiç kesintisiz, sonsuza dek sevebilirdim o zaman, çünkü şuna inanıyordum ki benim yanımda olsaydı babası için hazırlanan zehiri içmezdi de bin yaşına kadar yaşardı. Onun için sakladığım okşayışları anlat­ tım ona, onu şaşırtmak için almayı tasarladığım armağanları, onu sevmek ve mutlu kılmak için düşündüğüm yolları saydım. Kısa­ cası, beni duyuyor olsaydı dünyada söyleyemeyeceğim ve o gün bugündür başka hiçbir kadına söylemediğim bütün çılgınca lafla­ rı söyledim. O gece, aşık olma yeteneğimi sonsuza dek yitirdiğimi, bir daha sonsuza dek gülmeyeceğimi, düş peşinde koşmayacağımı sa­ nıyordum. Ama sonsuzluk uzun bir zaman parçasıdır. Uzun sü­ ren hayatım bana hiç değilse bunu öğretti. Öfkenin habis bir tümör gibi varlığıma yayıldığını, hayatı­ mın en güzel saatlerini zehir edip beni sevecenlik ve acımadan yoksun bıraktığını görür gibi oluyordum. O gece içimdeki dağ­ dağayla öfkenin dışında anımsadığım en güçlü duygu doyumsuz kalan arzularımdı, çünkü elimi Rosa'nın vücudunda gezdirmek, Rosa'nın gizlerinin içine işlemek, saçlarının o yeşil pınarını akı­ tarak bu pınarın en derin sularında yıkanmak ihtiyacını hiçbir zaman gideremeyecektim. Çaresizlik içinde son bir kez gözleri­ min önüne getirdim onu, o bakire tabutunun içindeki beyaz sa­ tenin üzerinde, başında gelin çiçekleri, elinde tespihiyle." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,



Yorum Gönder

0 Yorumlar