Dr. Cuevas olup bitenleri dinlediği zaman, "Ben olsam kal kışmazdım bile," diyecekti. Zelzelenin yıkımı ülkeyi uzun süre bir yasa boğdu. Topra ğın her şeyi yerle bir edinceye değin sallanması yetmemişti. De niz. kilometrelerce geri çekildi, sonra tek bir dev dalgayla dönege lerek tekneleri içerlek dağ tepelerine oturttu, koca köyleri, yolla rı, hayvanları silip süpürdü ve güneydeki birçok adayı hemen he men bir metre su altında bıraktı. Binalardan kimi yaralı dinozor lar gibi çöküp kalırken kimileri iskambilden yapılma evler gibi devriliyorlardı. Ölü sayısı binlerceydi, yitim görmeyen tek aile yok gibiydi. Denizden gelen tuzlu su ürünleri kavurdu, çıkan yangınlar kent ve kasabalardaki koca semtleri kül etti. En sonun da da lavlar akmaya ba§ladı, bunca ceza yetişmezmiş gibi, yanar dağın yakınındaki köylerin üstüne küller yağdı. Böyle bir felake tin yinelenebileceğini düşündükçe dehşete kapılan insanlar evle rinde oturmaz oldular, açıklık yerlere çadır kurdular, ya da alan larda, sokak ortalarında yatmaya ba§ladılar. Hırsızlık yaparken yakalananlar vurulup öldürülüyordu. Çünkü ·inanmış kişiler gü nahlarından ötürü af dilemek ve gazabına son versin diye Tanrı ya yalvarmak için kiliselere akın ederken hırsızlar yıkıntıların arasında fır dönerek küpeli kulakları, yüzüklü parmakları kesi yor, kurbanlarının ölü mü yoksa hala diri mi olduğuna durup bakmıyorlardı bile. Bir mikrop dalgası boşanmış, ülkede kaç tür lü salgın hastalık başgöstermişti. Dünyanın geri kalan bölümü yeni bir sava§la öylesine ha§ır neşirdi ki bu uzak köşede doğanın cinnet getirmiş olduğunun ayırdında bile değildi, gene de gemiler dolusu ilaç, battaniye, yiyecek, yapı malzemesi geliyordu. Bütün bu gelenler çeşitli bürokrasilerin gizemli labirentlerinde yitip gi diyordu. Yıllar sonra hala dükkanlarda satılacaklardı ve Ameri ka'dan gelme sebze konserveleriyle Avrupa'dan gelme toz sütler en seçkin dükkanlarda öteki nadide yiyeceklerle aynı fiyata alıcı bulacaktı. Esteban Trueba sargılar içinde dört ay geçirdi. Kıskıvrak sa rılmış olduğu için tahta gibi kaskatı yatıyor, kıpırdayamamanın ve ka§ıntının işkencesini çekiyor, sabırsızlıktan çıldırıyordu. Ki şiliği öyle bir çöküntüye uğramıştı ki onu kimse çekemiyordu artık. Clara ona bakabilmek için çiftlikte kalmıştı. İletişim ağları onarılıp işler normale dönmeye ba§layınca Blanca'yı manastır 1 68" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar