Alba ve Jaime ,Estebanin deposundan gizli gizli silah kaçırıp kimse zarar görmesin diye gömmeye karar verirler



saklıyorlardı. Sonra Alba, bunları çellosunun içinde, daha güven­ likli yerlere taşıyordu. Senatör Trueba torununun ağır çello ku­ tusunu taşıyarak sokağa çıktığını gördüğü zaman, sınırdan geçirt­ mek için onca zahmetlere girdiği kurşunların bu kutunun kadife astarının üstünde yuvarlandığını nereden bilebilirdi? El konulan silahları Alba, Miguel'e vermek istiyorduysa da Jaime Miguel'in de en az Trueba kadar terörist olduğuna onun aklını yatırmıştı. En iyisi bunları hiç kimseye zarar vermeyecek biçimde ortadan kaldırmaktı. Irmağa atmaktan meydan ateşinde yakmaya kadar çeşitli seçenekler tartıştılar, sonunda en pratik çözüm yolunun bunları plastik torbalar içinde güvenli, gizli bir yere gömmek ol­ duğuna karar verdiler. Belki günün birinde bu mühimmat daha yüce bir amaç için gerekli olurdu. Senatör Trueba oğluyla torununun dağlarda bir gezi tasarla­ dıklarını duyunca şaşırdı. İngiliz Okulundan çıkalı beri ne Jaime ne de Alba hiç spor yapmamışlar, And Dağlarında yürüyüp tır­ manmanın rahatsızlıklarına karşı zerrece eğilim göstermemişler­ di. Bir cumartesi sabahı dayı kız ödünç aldıkları bir cipe binip yola çıktılar. Yanlarına bir çadır, bir yemek sepeti ve kurşun gibi ağır olduğundan ikisinin birlikte taşımaları gereken gizemli bir bavul almışlardı. Bunun içinde ihtiyardan çalmış oldukları silah­ lar gizliydi. Hevesle dağlara yöneldiler, arabalarını sürebildikleri yere kadar sürdüler sonra yürümeye başladılar. Rüzgar ve soğuk­ tan kavrulmuş bitkilerin arasında sakin bir kö§e bulunca durdu­ lar. Yüklerini buraya indirip çadırlarını zar zor kurdular, çukur­ lar kazarak plastik torbaları gömdüler, yerlerini de küçük taş yı­ ğınlarıyla belirlediler. Hafta sonunun arta kalanını yakındaki ır­ makta alabalık avlayıp çalı çırpı ateşinde pişirerek, çocuklar gibi tepeleri keşfe çıkarak ve geçmişten konuşarak geçirdiler. Gecele­ yin şeker ve tarçınla ısıtılmış şarap içerken şallarına bürünüyor, soyulmuş olduğunu anlayınca Trueba'nın yüzünü nasıl buruştu­ racağını öykünerek şerefe kadeh kaldırıp gözlerinden yaşlar gele­ ne dek gülüyorlardı. Alba bir ara, "Dayım olmayaydın seninle evlenirdim," dedi, şakadan. "Ya Miguel?" "Miguel de aşığım olurdu."" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar