Clara ve Blance günden güne Estebandan uzaklaşıyor



teslim alamıyordum. Ruhu benimle birlik değildi. Hele benden korkmaya başlayınca hayatımız azap oldu çıktı. Gündüzleri işle­ rimizle uğraşıyorduk. İkimizin de yapacak bir dolu şeyimiz var­ dı. Yalnızca yemeklerde bir araya geliyorduk, o zaman da konu­ şan ben oluyordum, çünkü o hep bulutların arasında bir yerdey­ di. Pek az konuşuyordu, onda ilk sevdiğim şey olan o taptaze, utanmaz gülüşü yitip gitmişti; başını arkaya atıp tüm dişleri gö­ rünmecesine gülmez olmuştu artık, doğru dürüst gülümsemiyor­ du bile. Geçirdiğim kazayla ilerleyen yaşımın bizi birbirimizden uzaklaştırdığını, Clara'nın evlilikten sıkıldığını düşünmeye başla­ dım; bütün evlilerin başına gelen bir şeydi bu. Sonra ben de hiç­ bir zaman yumuşak huylu bir aşık olmamıştım, hani eve çiçek getiren, ağzı bir dolu tatlı laf yapan türden. Gene de ona yaklaşa­ bilmek için elimden geleni yapmıştım. Tanrı biliyor ya, az çaba­ lamamıştım bu konuda! O defterine yazılar yazar ya da üç ayaklı masasıyla uğraşırken odasına girerdim. Yaşamının bu yönlerini paylaşmak isterdim. Ne var ki o yaşama tanıklık eden bu defter­ leri kimsenin okumasını istemezdi. Ruhlarla konuşurken de be­ nim varlığım onun dikkatini yoğunlaştırmasını önlerdi. Bu yüz­ den ben de bu çabadan vazgeçtim. Bianca'yla iyi bir ilişki kur­ mak düşüncesinden de vazgeçtim. Kızım çocukluğundan beri tu­ haftı biraz. Hiçbir zaman benim istediğim gibi sevecen, uysal hir kız olamadı. Daha doğrusu kabuklu bir hayvan gibiydi. En baş­ tan beri bana hiç yüz vermedi. Elektra kompleksinden kurtul­ mak için tasalanmasına da gerek yoktu, çünkü böyle bir komp­ leksi hiç olmamıştı. Büyüdüğü zaman yaşına göre olgun, akıllı bir kız olup çıktı, annesine çok yakındı. Belki bana yardımı do­ kunur, diye düşünüyordum. Armağanlar alarak, şakalar yaparak onu bir müttefik gibi kendimden yana çekmeye çalıştım ama onu da elimde tutamadım. Şimdi ihtiyarlığımda bu konuyu te­ pem atmadan konuşabiliyorum. Bence suç onun Pedro Tercero Garcfa'ya olan aşkındaydı. Blanca'ya şantaj yapmak olanaksızdı. Hiçbir şey istemezdi. Annesinden bile daha az konuşurdu. On­ dan zorla bir öpücük istediğim zamanlarda beni öyle isteksizlikle öperdi ki bir şamar gibi incitirdi bu beni. O sıralarda, "kente dö­ nüp de gene uygar kişiler gibi yaşamaya başladığımız zaman her şey değişecek," diye düşünüyordum. Şu var ki ne Clara ne de Blanca Tres Marfas'dan ayrılmak için en ufak bir istek gösteri1 84" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar