"zamanlarda Clara, "Yaşından olsa gerek," derdi kendi kendine. "Geçer." Jaime'nin de aynı günde dünyaya geldiğini, gene de böyle tutarsızlık göstermediğini unutuyordu. Jaime'nin deliliği deseniz başka biçimdi. Onun içinde yalın yaşamaya ve özgeçiye karşı bir eğilim vardı. Dolabında topu to pu iki pantolonla üç gömlek asılıydı. Clara bütün kış onu sıcak tutmak için var hızıyla çeşit çeşit yünlü giysiler örerdi, ama Ja ime bunları, kendinden daha çok gerekseyen biri karşısına çıka na dek giyerdi ancak. Babasının verdiği bütün para hastanede baktığı yoksulların ceplerine giderdi. Ne zaman aç, sıska bir kö pek yolda peşine takılsa Jaime hayvanı alıp eve getirirdi. Ne za man terk edilmiş bir çocuğun, nikah dışı gebe kalmış bir kızın, ihtiyar bir kadının yardım gereksediğini duysa zavallıları alır, an nesi bir çaresine baksın diye eve getirirdi. Clara sosyal yardımlaş ma konusunda uzman olup çıktı. Muhtaçların bakımı için dev letle kilisenin sağladığı bütün hizmetleri yakından biliyor, başka hiçbir yol bulamazsa onları kendi evine alıyordu. Dostları ondan ürker oldular, çünkü ne zaman onları görmeye gelse bir şey ge reksediği içindi. Clara'yla Jaime'nin kanatları altına aldıkları kişi lerin çemberi genişledikçe genişledi, öyle ki baktıklarının sayısını onlar bile akıllarında tutamaz oldular. Ne zaman kapıya biri gel se de anımsayamadıkları bir yardımdan ötürü onlara teşekkür et se şaşırıp bakıyorlardı. Jaime tıp öğrenimine, dinsel bir çağrıya yanıt verircesine yaklaşıyordu. Onu kitaplarından ayıran ya da zamanını harca yan herhangi bir oyalanma onca, kendini adamış olduğu insanla ra karşı işlenmiş bir ihanetti. Clara, "Bu çocuk papaz olmalıy mış," diyordu. Papazlar gibi alçakgönüllülük, yoksulluk ve be karlık yemini etmesi gerekse Jaime gözünü bile kırpmazdı, gene de dünyadaki mutsuzluklardan yarısının din yüzünden olduğuna inanır ve annesi böyle konuştuğu zaman tepesi atardı: Hemen hemen bütün kör inananlar gibi Hıristiyanlığın da İnsanları daha zayıf ve kaderci yaptığına, oysa gökten ödül beklemeyip yeryü zündeki hakları için kavga vermeleri gerektiğine İnanıyordu. Bunlar onun annesiyle yalnızken konuştuğu konulardı. Babasıy la konuşmanın yolu yoktu çünkü Esteban Trueba hemen sabrı taşarak bağırıp çağırmaya, kapıları çarpmaya başlıyordu. Çünkü, kendi deyimiyle bir sürü zırdeliyle bir arada oturmak nah şurası226" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar