bakınca yıllardır hiç değişmemiş olan bu eski eve vardığımızda bir kapıcı bizi ana odaya aldı. Buraya eskiden, Fransız ma dam'ının, daha doğrusu Fransız şiveli madam'ın zamanında gel miş olduğumu anımsadım. Öğrenci gibi giyinmiş genç bir kız bi ze, evin ikramı olan birer bardak şarap sundu. Arkadaşlarımdan biri kolunu onun beline doladıysa da kız kendisinin yalnızca hiz metçi olduğunu, profesyonelleri beklememiz gerektiğini söyledi. Hemen birkaç dakika sonra da bir perde açıldı ve eski bir Arap sarayından kalmışa benzeyen bir görüntüyle karşıla§tık: rengi ne redeyse mora kaçacak kadar siyah olan dev yapılı bir Zenci. Ha vuç renginde bol bir ipek şalvar, bir yelek giymiş, ba§ına mor la me türban ve ayaklarına Türk stili çarık geçirmişti. Kaslarına yağ sürülmüştü, burnunda da bir altın halka vardı. Gülümsediği za man bütün dişlerinin kurşundan yapılın� olduğunu gördük. Ken dini Mustafa olarak tanıttı ve alacağımız malı seçebilelim diye bi ze bir fotoğraf albümü uzattı. Ne zamandan beri ilk kez içimden gelerek güldüm. 'Orospular Kataloğu'nun fikri pek eğlendirici gelmişti bana. Sayfaları çevirerek kadınlara baktık, şişmanı, zayı fı, uzun ya da kısa saçlısı, amazon, rahibe, kurtizan kılığında. Gelgelelim karar veremiyordum, çünkü hepsi de ayaklar altında çiğnenmiş şölen çiçeklerine benziyorlardı. Albümün son üç say fası oğlanlara ayrılmıştı: eski Yunan tünikleri giyip başlarına taf landan çelenk takmış, sözümona Hellenik kalıntılar arasında oy na§ıyorlardı; tombul kıçları, takma kirpikleriyle tiksinç. Ne ya lan söyleyeyim, Kırmızı Fener'de Japon Kızı gibi giyinen Car melo dışında hiçbir ibneyi yakından görmemiştim. Bu yüzden yanımdaki arkadaşlardan biri, borsada komisyoncu olan çoluk çocuk sahibi bir adam albümdeki o şişko götlü oğlanlardan birini seçince afalladım. Çocuk sanki sihir marifetiyle perdelerin arka sından çıkıp geldi, kadınlar gibi kalça kıvırıp kıs kıs gülerek arka daşımı elinden tutup götürdü. Öbür arkadaşım şişman bir "oda lık" seçti. İlerlemiş ya§ı ve zayıf yapısı yüzünden, pek birşeyler yapmış olduğunu sanmıyorum, ama perde onları da yuttu. Mustafa tatlı sesle, "Görüyorum, sefi.or karar vermekte güç lük çekiyor," dedi. "İzin verin de size evdeki kadınların en iyisini sunayım. Sizi Afrodit'le tanıştıracağım." Ve Afrodit odaya girdi. Saçları üç kat yüksekliğinde kaldırıl mıştı, omuzundan dizine doğru yapma üzüm salkımları sallanı319" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar