Esteban'nin kendisi için yaptığı özel oda,tüm entrikaları i,değerli eşyalarını hep burda tutardi



netim kadrosunun hazır bulunduğu bir şölen verilmekteydi. Mutfak Trueba'nın kulüpten tuttuğu bir aşçılar ve yamaklar or­ dusunca istila edilmişti ve öylesi bir telaş ve karmaşa vardı ki dı­ şarıdan gelen biri ayak bağı olurdu. Bir kış günüydü, yalnızca ocakta oynaşan alevlerin aydınlattığı kitaplık loş ve sessizdi. Cila ve meşin kokuyordu. Hizmetçi kadın Esteban Garcfa'ya kısaca, "Burada bekle, hiçbir şeyi elleme," dedi. "Senatör birazdan gelir." Sonra onu orada yalnız bıraktı. Genç köylü yerinden kıpırdamaya cesaret edemeden gözle­ rini çevresinde dolaştırdı; piç doğmayaydı bütün bunların kendi­ ne ait olabileceğini düşündükçe içi fıkır fıkır öfke kaynıyordu. Ninesi Pancha Garda kaç kez anlatmıştı bunu ona, tavuk hum­ masından ölüp de onu o kardeş ve kuzen kalabalığında gerçekten yetim bırakmazdan önce. Esteban Garda bir hiçti bu kalabalığın arasında. Yalnızca ninesi onunla ilgilenir, onun ötekilerden baş­ ka olduğunu çünkü damarlarında efendinin kanı dolaştığını unutmasına asla izin vermezdi. Şimdi delikanlı gözlerini kitaplık­ ta dolaştırırken boğulacak gibi oluyordu. Duvarlar cilalı maun raflarla kaplıydı, yalnızca ocağın iki yanında Uzakdoğu'dan gel­ me sert taşlar ve mermerlerle dolu iki cam dolap vardı. Tavan iki kat yüksekliğindeydi, mimarın, Trueba'nın rıza gösterdiği tek kaprisi. Oyma demirden burgaçlı bir merdivenle çıkılan bir bal­ kon ikinci kat yerini tutuyordu. Evdeki en değerli tablolar bura­ da dururdu. Çünkü Esteban Trueba burasını kendine sığınak, ba­ rınak, çalışma odası yapmıştı ve en kıymetli öteberisinin de yakı­ nında olmasını severdi. Raflar yerden tavana kitaplar ve değerli süs eşyalarıyla doluydu. Arkaları pencereye verilmiş kocaman, siyah meşin kaplı iki koltukla İspanyol stili, ağır bir yazı masası, meşe parke zemin üstünde dört Acem halısı, parşömen gölgelikli üç dört okuma lambası vardı. Bunlar öyle hesaplı yerleştirilmişti ki insan nereye oturursa otursun okumaya elverişli bir ışık bulu­ yordu. Senatörün toplantılarını yapmak, entrikalarını çevirmek, anlaşmalarını pişirip kotarmak için yeğlediği ve yalnız saatlerin­ de, öfkesini, doyumsuz arzularını ve özgürlüğünü kapıp koyu­ vermek için kapandığı yer işte burasıydı. Ne var ki halının üzerinde durmuş, ellerini nereye koyacağı­ nı bilemeyerek su gibi terleyen köylü bunların hiçbirini bilmiRuhlar Evi 289/19" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,


Yorum Gönder

0 Yorumlar