Kont arkeolojiye merak salar ve kazılar yapar tarihi eserler çıkartır,Blance ise yine topraktan çanak çömlek yapmaya baslar



balçıktan ısmarladı, mutfağın gerisinde stüdyo kurdu ve yaptıklarını pişirmek için Kızılderililerden birkaçına bir fırın yaptırttı. Gelgelelim J ean de Satigny ondaki sanat dürtülerini ala­ ya alıyor, ille elleriyle bir şey yapmak İsterse patik örmesinin, pasta pişirmeyi öğrenmesinin daha hayırlı olacağını söylüyordu. Bir süre sonra Blanca bu işten vazgeçti, kocasının alaylarından çok eski Kızılderili çömlekleriyle boy ölçüşemediği için. Jean işlerini, bir zamanlar şinşila konusunda gösterdiği se­ batla yürütmüş, ne var ki bu sefer daha başarılı olmuştu. Otuz yıl yörede dolaşarak İnka kalıntılarında kazı yapmış olan bir Al­ man papazı dışında kimse bu kalıntıları önemsememişti, çünkü bulunan şeylerin değerinin hiç denecek kadar az olduğu sanılı­ yordu. Kızılderili kalıntılarının alım satımını yasaklayan hükü­ met Almana genel bir ayrıcalık vermiş, buluntularını katalog yaptıktan sonra müzeye devretmesi için yetki tanımıştı. Jean bunları ilkin müzenin tozlu vitrinlerinde gördü. Almanın yanın­ da iki gün geçirdi. Bunca yıl sonra çalışmalarıyla ilgilenen biri çıktı diye sevinen Alman geniş bilgisini açığa vurmakta bir sakın­ ca görmedi. Bu yoldan Jean kalıntıların toprakta kaç zaman ge­ çirdiğini kesinlikle saptamayı, çeşitli stil ve dönemleri birbirin­ den ayırt etmeyi ve uygar gözlerin seçemediği işaretlerle gömüt­ lerin yerlerini kestirmeyi öğrendi. Sonunda bu çömlek parçaları­ nın, eski Mısır gömütlerinin altın şaşaasından yoksun olsalar bile kendilerince bir tarihi değer taşıdıkları sonucuna vardı. Gerekse­ diği bilgileri edinir edinmez arkeoloji meraklısı papazın keskin gözlerinden kaçmış olabilecek her şeyi kazıp çıkarmak için Kızıl­ derililerden bir ekip kurdu. Zamanın vurduğu cilayla yeşillenmiş şahane seramik küpler, Kızılderili bohçalarına, lama eyerlerine saklanmış olarak evde boy göstermeye başladı ve kendileri için ayrılmış olan gizli yerle­ ri çarçabuk doldurdu. Blanca bunların odalarda kat kat yığılması­ nı seyrediyor ve biçimleri karşısında şaşıp kalıyordu. Onları eli­ ne alıyor, büyülenmiş gibi okşuyor ve uzak, bilinmez yerlere yollanmak üzere samanla kağıda sarıldıkları zaman içi yanıyor­ du. Öylesine güzeldi ki bu çömlekler! Blan�a'ya, kendi kreş'lerindeki yaratıklar bunlarla bir çatı altında yakışmıyorlar­ mış gibi geliyordu. İşte, bütün ötekilerden çok bu nedenle atöl­ yesini boşalttı." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar