Nicolas ilk kez Amandanin nasıl bir yerde nasıl bir hayat yaşadığını görür ve farkına varır



"sözler mırıldanmaları, o sözler ki kendilerini dosdoğru Nirva­ na'ya götüreceğini sanmalarına karşın çoğunlukla tam ters etki yapardı da sonunda ötekilerin yanından sıvışarak bahçedeki yük­ sek sazların arasına yatar, çılgınlar gibi sevişirlerdi. Şehvet ve du­ mana boğularak mum ışığında okudukları kitaplar. Savaş sonrası döneminin kötümser düşünürlerini ele aldıkları ya da Clara'nın gülen gözleri önünde o üç ayaklı masayı oynatmaya çabaladıkları o bitmez tükenmez toplantılar. Nicolas yatağın yanında diz üstü çöktü, onu yüzüstü bırakmasın, bağışlasın, ilişkilerinin hiçbir şey olmamış gibi sürmesine izin versin diye Amanda'ya yalvardı. Çünkü bu talihsiz bir kazadan ba§ka bir şey değildi, aralarındaki ilişkinin erişilmez ruhuna dokunamazdı. Ne var ki Amanda onu dinlemez gibiydi. Dalgın bir ana şefkatiyle saçlarını okşuyordu. "Hiç yararı yok, Nicolas," dedi. "Görmüyor musun ki be­ nim ruhum ihtiyar, oysa sen hala çocuksun? Hep çocuk kalacak­ sın sen." Birbirlerini hiç şehvet duymadan okşuyorlar, yalvarış ve ha­ tıralarla kendi kendilerine eza ediyorlardı. Daha şimdiden sezin­ lemekle birlikte hala barışma yerine koyabildikleri bir ayrılığın acı tadı vardı ağızlarında. Amanda ikisine de çay yapmak için ya­ taktan kalkınca Nicolas onun gecelik niyetfne eski bir gömlek giymiş olduğunu gördü. Zayıflamıştı, sıska baldırları insanın içi­ ni burkuyordu. Amanda şalını omzuna sarmış, orada yalınayak dola§arak masanın üstündeki küçük gazocağının ba§ına geçmişti. Bu bir tek masa hem yemek, hem çalışma hem de mutfak masası yerine geçiyordu. Nicolas Amanda'nın nasıl derbeder ya§adığını gördü ve şimdiye dek onunla ilgili hemen hemen hiçbir şey bil­ mediğini algıladı. Onun kardeşinden ba§ka kimsesi olmadığını, küçük bir maa§la geçindiğini varsaymakla birlikte durumunun iç yüzünü hiç gözünde canlandırmamıştı. Onun için yoksulluk, Tres Marfas'daki köylülere ve kardeşi Jaime'nin yardım ettiği ki­ şilere uygulanabilecek soyut bir kavramdı; kendisinin yoksulluk­ la hiç doğrudan teması olmamıştı. Amanda, o kadar yakını olan, öylesine iyi tanıdığı onun Amanda'sı, birdenbire yabancı olup çıkmıştı sanki. Genç adam onun giysilerine baktı: sırtındayken bir kraliçenin giysilerini andıran bu şeyler şimdi, duvardaki çivi­ ye asılmış dururken dilencilerin içler acısı paçavralarına benzeyip çıkmıştı. Nicolas onun paslı lavabonun üstünde, bardak içinde" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar