Clara kızının ve oğullarının okullarını geziyor evlatlarının iyi olup olmadıklarını öğrenmek istiyor



"ni, öpücüğün uçup gitmesini önlemek istercesine yanağına götür­ dü, ama gülümsemedi, çünkü içi hüzünle dolmuştu. Bilgi ve mantıktan çok içgüdüleri ve sezileriyle yönünü bu­ lan Clara kızının okuluna kazasız belasız ulaşmayı başardı. Baş Valide onu o yalın döşenmiş çalışma odasına aldı. Duvarda kos­ kocaman, kanlı bir İsa resmi, masanın üstünde de, buna pek ay­ kırı kaçan bir demet kırmızı gül duruyordu. Başrahibe, "Doktoru çağırttık, Sefıora Trueba," dedi. Çocu­ ğun ciğerlerinde bir şeycik yok, gene de alıp götürseniz iyi olur. Kır havası iyi gelir. Biz onun sorumunu yüklenemeyiz. Anlaya­ cağınızdan eminim." Küçük bir çıngırağı çalınca kapıda Blanca göründü. Zayıfla­ mış, solmuştu. Gözlerinin altındaki mor halkalar başka anneleri ürkütebilirdi, gelgelelim Clara kızının hastalığının bedeninde de­ ğil ruhunda olduğunu çarçabuk anlamıştı. Okulun çirkin gri üni­ forması, vücudunun kadınsı yuvarlaklıklarını gizleyememekle birlikte onu olduğundan çok daha küçük gösteriyordu. Blanca da annesini görünce şaşırmıştı. Beyazlar giymiş kayıtsız, unutkan bir melek olarak anımsadığı Clara, elleri nasırlaşmış ve ağzının iki yanında iki derin çizgi belirmiş olan becerikli bir kadına dö­ nüşmüştü. İkizlerin okuluna gittiler. Zelzeleden bu yana ilk olarak hep­ si bir araya geliyorlardı. Felaketten etkilenmeyen tek köşenin bu eski okul olduğunu şaşırarak gördüler. İngiliz okulu zelzeleyi bil­ mezlikten gelmişti. Ülkenin verdiği on bin ölüye ne yas tutul­ muş ne de ağıt yakılmıştı. Öğrenciler İngiliz şarkıları söyleyip kriket oynamayı sürdürüyor, yalnızca İngiltere'den üç hafta ge­ cikmeyle gelen haberlere karşı ilgi gösteriyorlardı. Clara'yla Blanca damarlarında Afrika ve İspanyol kanı akan, Amerika kı­ tasının en uzak derinliklerinde dünyaya gelmiş olan bu iki çocu­ ğun şimdi İspanyolca'yı Oxford şivesiyle konuştuklarını ve dışarı vurabildikleri tek duygunun sol kaşlarını kaldırarak belirttikleri şaşkınlık olduğunu, dillerini yutarak gördüler. Yazlarını çiftlikte geçiren o hayat dolu, bitli iki oğlan çocuğuyla bunların hiçbir or­ taklaşa yönü yoktu. Clara oğullarıyla vedalaşırken, "Umarım bü­ tün bu Anglosakson soğuklukları yüzünden geri zekalı olup çık­ mazsınız," dedi." (Isabel Allende – Ruhlar Evi)

Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar