"boyunda ve tığ gibiydi. Gövde6İnin tüm çizgileri dikey ve yukarı doğruydu, o ince, çekme burnundan, sivri kaşlarından yüksek al nına kadar. Bu alnı da dümdüz arkaya taradığı aslan yelesi gibi saçlar taçlıyordu. Esteban iri kemikliydi, yassı uçlu, kalın par makları vardı. Uzun adımlarla yürürdü, devinimleri canlıydı; in celikten yoksun olmamakla birlikte güçlü bir görünümü vardı. Sert, aşırı ağırbaşlı tutumları, ters ve gülmez olan ifadesine karşın yüzü çok biçimli, çok sevimliydi. En çarpıcı özelliği kapanık ve somurtuk olması ve öfkelenince gözü kararıp şiddete başvurmak huyuydu. Bu huy onda çocukluğundan beri vardı: kızdığı zaman soluk alamaz olur, ağzı köpürerek kendini yere atar, şeytan çarp mış gibi debelenirdi. Kendini toparlayabilmesi için buz gibi so ğuk suya batırılması gerekirdi. Sonraları bu nöbetleri denetim al tına almayı başardıysa da her zaman sabırsızdı ve en ufak bir kış kırtmayla öfkesi parlayıverirdi. "Madene dönmüyorum," dedi. Bu, sofra başında ablasına söylediği ilk sözdü. Kararını dün gece, kısa yoldan servet yapmaya çalışırken bir keşiş hayatı sür menin anlamsızlığını ayrımsayınca vermişti. Madendeki kontra tın daha iki yılı vardı, bu da bulmuş olduğu o harika damarı iyice ortaya çıkartıp işletmek için yeterliydi. Beri yandan Esteban'a öyle geliyordu ki işçi başı ona biraz kazık da atsa, madeni işlet meyi onun kadar iyi beceremese de bu onun kendini diri diri çö le gömmesi için bir nedence değildi. O böyle bir özveri yoluyla zengin olmayı İstemiyordu. Artık Rosa gitmişti madem, isterse zengin olmak için önünde upuzun bir zaman uzanıyordu, can sı kıntısına kapılıp ölümü beklemeye yetecek kadar zaman. Ferula, "Bir iş tutman şart, Esteban," diye ona karşılık verdi. "Gerçi hemen hiç para harcamıyoruz gibi bir şey ama annemizin ilaçları pahalı. il Esteban ablasına baktı. Bir Romalı Madonna'nın göz doldu ran yuvarlak çizgileri ve oval yüzüyle Ferula hala güzel bir ka dındı, ne var ki yazgısına yenilmiş olmanın çirkinliği daha şimdi den o solgun, şeftali renkli tenine ve gölge dolu gözlerine vur muştu. Ferula annesinin hastabakıcısı rolünü kabullenmişti. Her an gidip ilaçlarını verebilmek, oturağını tutabilmek, yastıklarını düzeltebilmek için annesinin yanıbaşındaki odada yatıyordu. Mutsuz, azap içinde kıvranan bir ruh yapısı vardı. Kendini" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar