Blanca Pedro Tercero'nun yokluğunu dert edinmedi. Her gün ırmak kıyısına giderek bekliyordu. Biliyordu ki kendisinin Tres Marfas'a dönüşünün haberi ergeç Pedro'nun kulağına gide cek ve delikanlı nerede olursa olsun aşkın çağrısını duyacaktı. Gerçekten de böyle oldu. Dönüşünün beşinci günü genç kız sır tına kışlık panço giymiş bir gezgin satıcının kendine doğru geldi ğini gördü. Yularından tutmakta olduğu merkebin sırtına mut fak araç gereçleri yüklemişti, tencereler, bakır çaydanlıklar, ko caman emaye fırın kapları, her boy, her biçim kepçeler. Teneke kutuların şangırtısı onun gelişini on dakika öteden bildiriyordu. Blanca tanımadı onu. Pedro yoksul, partal bir ihtiyarı andırıyor du, taşra kasabalarında gezerek kapı kapı mal satan o acıklı, gez gin kişilerden biri. Pedro onun karşısında durup şapkasını çıkar dı ve Clara karmakarışık saçların altından gülümseyen o güzel si yah gözleri, o fırça gibi sakalı gördü. Sırtındaki tangır tungur kapkacak yüküyle merkep otları kemiredursun, Blanca'yla Ped ro Tercero kayalarla çalıların arasına devrilip ihtirasla inildeye rek aylar sürmüş olan upuzun sessizlikle ayrılığın birikmiş açlığı nı giderdiler, susuzluğunu söndürdüler. Sonra ırmak kıyısındaki sazların arasında kucaklaşıp oturdular. Su böceklerinin mırıltısı, kurbağaların vıraklaması arasında Blanca ateşini çıkartsın diye nasıl ayakkabılarının içine muz kabuğuyla kurutma kağıdı koy duğunu, nasıl tebeşirleri ufalayıp yutarak öksürüğe yakalandığını anlattı. İştahsızlığıyla solgunluğunun kesin verem belirtisi oldu ğuna rahibeleri inandırmak istemişti. Pedro'yu boynundan öpe rek, "Senin yanında olmak istiyordum," dedi. Pedro Tercero da dünyanın ve ülkenin başka yerlerinde olup bitenleri anlattı. İnsanlığın yarısını bir şarapnel yağmuruna tutup toplama kamplarının işkencesine atarak, yüzbinleri dul ve yetim bırakan o uzak savaşı anlattı. Avrupa ve Birleşmiş Millet lerdeki işçilerden söz etti. Bunların haklarına saygı gösteriliyor du, çünkü bundan önceki dönemlerde yapılan Sosyalist kıyımla rının sonucunda daha adil yasalar doğmuş, baştakilerin, zelzele kurbanlarına yollanan süt tozlarını çalmadığı cumhuriyetler or taya çıkmıştı. "Gerçeği en son anlayanlar hep köylülerdir," diyordu Ped ro. "Dünyanın öbür yerlerinde ne olup bittiğinden haberimiz" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)
Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,
0 Yorumlar