Haraba evi ve çiftliği nasıl adam ettik



"yordum. Bir sürü hayvan aldım. Hayvan çok değerliydi benim için. Bir yıl etsiz kalacak olsak bile onları kestirtmiyordum. Böy­ lece kocabaş sürümüz semirdi. Adamları çeşitli vardiyalara ayır­ dım; toprak işi bitince çiftlik evinin onarımına geçiyorduk. Adamlar ne marangozdular ne de taş ustası, onlara her şeyi, satın almış olduğum kitaplardan ben öğretmek zorundaydım. Su te�i­ satını bile kendimiz yaptık. Damları aktardık, evi baştan aşağı badanaladık, içini dışını temizleyip ışıldattık. Eski eşyaları kiracı­ lara dağıttım, sadece hala sağlam duran yemek masasını ve an­ nemle babamın olan oyma demir karyolayı sakladım. Bu iki par­ ça eşyadan ve oturmak için birkaç tahta kasadan başka döşemesi olmayan boş evde barındım, başkentten ısmarladığım yeni eşya­ ları Ferula bana yollayana değin ... Bunlar, kuşaklar boyunca ayakta kalmak ve çiftlik yaşantısına dayanmak amacıyla yapılmış iri, ağır, gösterişli şeylerdi. Estetikten çok kullanışı düşünerek duvar diplerine dizdim onları. Ev konfora kavuşunca ben de mutlu oldum ve uzun yıllarımı, belki de ömrümü, Tres Marf­ as' da geçirmek düşüncesine alışmaya başladım. Rençber karıları sırayla evimde hizmetçilik ettikleri gibi meyve bahçesine de bakıyorlardı. Kendi elimle tasarladığım ve pek az değişiklikle bugün de var olan bahçede ilk çiçeklerin bitti­ ğini kısa zamanda gördüm. O günlerde insanlar yakınıp homur­ danmadan çalışırlardı. Benim varlığım köylülere yeniden bir gü­ venlik duygusu vermişti, sanırım. Toprağın yavaş yavaş yeniden zenginleştiğini görüyorlardı. Basit iyi insanlardı, aralarında baş­ kaldıran yoktu. Beri yandan çok cahil, çok yoksuldular, bu da doğru. Ben gelmezden önce her aile kendi küçük toprak parçası­ nı işleyerek en temel ihtiyaçlarını, açlıktan ölmeyecek kadar, çı­ karmaya çalışmıştı. Kuraklık, don, salgın hastalık, karınca ya da salyangoz sürüleri gibi felaketler olmaması koşuluyla, elbet; olur­ sa yaşamları son derece güçleşiyordu. Ama ben geldikten sonra her şey değişti. Eski tarlaları birer birer kurtardı�. Kümesleri, ahırları yeniden yaptık; ürünler salt havanın eline b•kmasın diye sulama kanalları tasarlamaya giriştik. Kolay bir y�am değildi. Pek çetindi. Arada kasabaya inerek bir veteriner alıp getiriyor­ dum. O da ineklerle tavuklara, sonra da hasta olan köylülere ba­ kıyordu. Kız torunum beni kızdırmak için benim o sıralar, "Ve­ terinerin ilmi hayvanlara bakmaya yetiyorsa insanlara bakmaya 59" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)


Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar