Alba ve Esteban'nin gayri meşru çocuğu tanışıyor



yordu. Bu azametli, ağır, ezici kütüphane tam efendinin onun kafasındaki imgesine eşti. Esteban Garda nefret ve korkuyla ür­ perdi. Ömründe hiç böyle bir yere girmemişti; şu ana kadar insa­ nın düşleyebileceği en lüks yerin, bir keresinde öğretmenin bü­ tün sınıfı bir Tarzan filmi görmeye götürdüğü kasaba sineması olduğunu sanmıştı. Buraya gelmeye karar verebilmesi, evdekile­ rin aklını yatırması ve efendiyle konuşmak için beş parasız bu uzun yolculuğu yaparak başkente gelmesi kolay olmamıştı. Ama göğsünü tıkayan şeyi patr6n'a söylemek için yazı bekleyemezdi. Birden gözetlendiğini duyumsadı. Döndü ve kapı eşiğinden ken­ dine bakmakta olan saçı örgülü, çorapları işlemeli küçük bir kız çocuğuyla göz göze geldi. Kız, "Adın ne?" diye sordu ona. O da, "Esteban Garda," diye karşılık verdi. "Benim adım Alba Trueba. Aklında kalır mı?" "Evet." Uzun süre bakı§tılar, öyle ki sonunda çocuk gence güven duymaya ba§layarak içeri girdi. Biraz bekleyeceğini söyledi ona, çünkü dedesi daha Kongre' den dönmemişti. Şölenden dolayı mutfakta bir ordu insan olduğunu, daha sonra ona tatlı getirece­ ğini de söyledi. Esteban Garda biraz rahatlamıştı. O siyah meşin koltuklardan birine oturdu ve çocuğu usul usul kendine doğru çekerek dizine oturttu. Alba defne ispirtosu kokuyordu, kendi terli küçük kız kokusuna karışan taptaze tatlı bir koku. Delikan­ lı burnunu onun boynuna dayadı ve temizlikle refahın, dirliğin hiç bilmediği parfümünü içine çekti. Nedendir bilinmez, gözleri yaşlarla doldu. Ona öyle geldi, ki bu küçük kız çocuğundan he­ men hemen Trueba'dan nefret ettiği kadar nefret ediyordu. Alba onun hiçbir zaman elde edemeyeceği, olamayacağı şeyleri simge­ liyordu. Delikanlının içinden onu incitmek, kırıp ortadan kaldır­ mak geldi ama bir yandan da onu koklayıp durmak, o bebek se­ sini dinlemek, yumuşak tenini elinin altında bulundurmak da is­ tiyordu. Onun işlemeli çoraplarının hemen üstündeki dizlerini okşamaya başladı. Sıcacıktı bu dizler, küçük küçük gamzeleri vardı. Alba çene çalmayı sürdürerek akşamki şölen için aşçının nasıl tavukların kuyruklarının altından içeri ceviz içi doldurdu­ ğunu anlatıyordu. Esteban Garda gözlerini yumdu. Zangırdıyor­ du. Bir eliyle çocuğun boynunu tuttu. Onun örgülerinin, bileğini" (Isabel Allende – Ruhlar Evi)


Türkçe,İsabel Allende,Ruhlar Evi, bayramcigerli.blogspot.com,
Roman ve Hikayeler,Bayram Cigerli,

Yorum Gönder

0 Yorumlar